KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Genel Başlıklar > Din ve İnsan


Din ve İnsan - Dinlerin güncel hayata etkisi ve çağımızda din üzerine yorumlar


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 13.07.09, 20:45
_Devilmarcry_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 02.07.09
Erkek
Mesajlar: 2.962
Teşekkürler: 264
Üyeye 1.002 kez teşekkür edildi
Post Hz. Peygamber'in Getirdiği Ahlak İlkeleri

Hz. Peygamberin insan karakteri ve kişilik yapısı konusunda on beş asır önce koyduğu ve hâlâ evrensel değerler niteliğini koruyan ilkelerden bazıları şunlardır:

1. Hz. Peygamber’in getirdiği İslâm ahlâkının temelini, yaratan, yaşatan ve öldüren yüce bir kudrete iman duygusu oluşturur. Zaten bu iman, İslâm'ın da temeli ve esasıdır. Bu imanın, insan ruhuna akseden en önemli yönü, "Allah benim her yaptığımı görüyor, her söylediğimi duyuyor, her aklımdan geçeni de biliyor" duygusudur. Attığı her adımda Allah'ın tasarrufu altında olduğunu bilmek, hiç şüphesiz insanın davranışlarını önemli ölçüde etkiler. Hz. Peygamber; "Allah'a, sanki onu görüyormuş gibi" kulluk yapmamızı emreder ve "sen Allah'ı görmüyorsan da O seni görüyor" der (Buharî "İman" 37, "Tefsir" 31/2; "İman" 5; Nesâî, "İman" 5; İbn Mâce "Mukaddime" 9). İşte bu inanç, kendi kendini kontrol mekanizmasını insanların içine yerleştirir ve böylece ona polisin görmediği yerlerde yaptıklarından da sorumluluk duyacak bir vicdan kazandırır. Yüreğindeki bu güçlü iman duygusunu aktif bir irâde ile birleştiren insan da, ne diğer insanlar için ve ne de çevre için zararlı bir unsur olamaz.

2. Hz. Peygamberin en çok önem verdiği hususlardan biri de, insanı dünyanın merkez değeri yapmaktır. O, İnsanı varlığın gayesi görür; bütün ihtişamıyla dünyanın insan için yaratıldığını, Peygamberlerin de insanın huzur ve mutluluğu için gönderildiğini anlatır. Bütün gayreti de insanın huzur, güven ve mutluluğunu sağlamaya matuftu.

O, Yüce Allah'ın insanı; "meleklere karşı bile övdüğü" (Müslim, "Hac" 436; Nesâî "Âdâbu'l-Kudât" 37; "Hac" 194; İbn Mâce, "Mesâcid" 19) üstün bir varlık olarak gördüğünü söylemiştir. O; "Allah "katında insanın saygınlığı, vallahi Kâbe-i Muazzama’nın saygınlığından daha yücedir" (İbn Mâce, "Fiten" 2) diyen bir Peygamberdir! "Başkasını hor görmeyi, insana günah olarak yeterli" (Müslim, "Birr" 32; Tirmizî, "Birr" 18; Ebû Dâvud, "Edeb" 35; İbn Mâce, "Zühd" 26) sayandır. "Bir mü'minin haksız yere öldürülmesinden ise, dünyanın zevali Allah'a daha kolay gelir" (Tirmizî, "Diyet" 7; Nesâî, "Tahrim" 2; İbn Mâce "Diyât" 1) diyendir. Bir insanın Müslüman olabilmesinin şartı olarak, "kendisi için istediğini başkası için de istemesi gerektiğini" (Tirmizî, "Zühd" 2; İbn Mâce, "Zühd" 19, 24.) söyleyendir. "İnsanlara gülen bir yüzle bakmayı sadaka" (Buhârî, "Cihâd" 128, "Mezâlim" 24; Tirmizî, "Birr" 36, "İman" 6) kabul edendir. "İman etmeden cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız" (Müslim, "İman" 93; Ebû Dâvud, "Edeb" 142; Tirmizî, "İsti'zân" 1; İbn Mâce, "Mukaddime" 9, "Edeb" 11.) diyendir. "Seven ve sevilen, insanlarla iyi geçinen, kendisiyle de iyi geçinilen kişileri mü'min" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 335) kabul edendir. "Herkese dil uzatan, insanlara lanet okuyan, kötü söz ve işi itiyat haline getiren kişileri mü'min saymayan"dır (Tirmizî, "Birr" 48). Dünyadaki bütün faaliyetlerin amacı olarak hep insana faydalı olmayı öne çıkarandır.

Her işte mutedil ve ölçülü olmak onun karakteri idi. Bunun içindir ki, "sevgi ve nefrette bile ölçülü olmak ve aşırı gitmemek gerektiğini" (Tirmizî, "Birr" 60) belirtmiştir. "Aşırı sevginin insanı kör ve sağır edebileceğini"(Ebû Dâvud, "Edep" 125) "aşırı düşmanlık duygusunun da insanı münafık yapacağını" (Buharî, "İmân" 24, "Cizye" 17, "Mezâlim" 17; Müslim, "İmân" 106; Tirmizî, "İmân" 14; Ebû Dâvud, "Sünnet" 16) söylemiştir.

3. Hz. Peygamber'in en hassas olduğu konulardan biri de, insanların dürüst olmaları, daima hak ve adaletin yanında yer almalarıdır. Ashâbıyla bîat ederken onlara; "nerede olursanız olun, daima hakkı söyleyeceksiniz" (Buharî, "Ahkâm" 43; Müslim, "İmaret" 41; Muvatta, "Cihâd" 1; Nesaâî, "Bîat" 1; İbn Mâce, "Cihâd" 41) şartını koşmuştu. O; "insanları aldatanı kendinden saymayan" (Müslim, "İmân" 164; Ebû Dâvud, "Buyu" 50; İbn Mâce, "Ticârât" 36) bir Peygamber'dir. "Ancak elinden ve-dilinden insanların emniyette olduğu kişileri müslüman" sayandır. (Buharî, "İmân" 4, 5; "Rikak" 26; Müslim, "İman" 64; Ebû Dâvud, "Cihâd" 2; Tirmizî, "Kıyamet" 52; "İmân" 12). "Kötülüğünden, komşularının emin olmadığı kişileri mümin saymayan" dır (Buhârî, "Edeb" 29; Müslim, "İmân" 73; Tirmizî, "Kıyamet" 60).

"Dini de, Allah'a, Kitabına, Peygamberine, yöneticilere ve bütün insanlara karşı dürüst ve samimi olmaktan ibaret" (Buhârî," İlim" 43; "Mevâkît" 3; "Zekât" 2; "Buyu" 68; "Şurût" 18; "Ahkâm" 43; Müslim, "İman" 95–99; Ebû Dâvud, "Edeb" 67) görendir.

Hz. Peygamber hiçbir zaman, gayeye varmak için her yolu mubah görmedi. Gayenin meşru olması önemli olduğu kadar, gayeye giden yolun da meşru olması gerekir. Necid taraflarına öğretmen olarak gönderdiği yetmiş arkadaşı, Bi'r-i Maûne'de pusuya düşürülerek kılıçtan geçirildiğinde, yalnız Amr b. Umeyye ed-Damrî yaralı olarak kurtulabilmişti. Bu zat dönüş yolunda, o katliamı gerçekleştiren kabileden olduğu halde bu olaydan haberi olmayan iki kişiye rastlamış ve bir fırsatını bulup onları öldürmüştü. Hayatının en büyük üzüntüsünü yaşayan Hz. Peygamber, bunu doğru bulmamış ve "onların diyetini ödeyeceksin" talimatını vermişti.

4. Hz. Peygamber’in getirdiği ahlâk sisteminin temel payandalarından biri aile kurumudur. Aile, milletleri ayakta tutan en temel kurum ve üstün insanî niteliklerin kazanıldığı en önemli kaynaktır. Çalışmak, feragat, fedakârlık, sevgi, dayanışma, karşılık beklemeden iş yapma, sorumluluk duygusu, yurt ve insan sevgisi gibi faziletler, ancak sıcak bir aile ortamında kazanılabilir.

Evlenmelerin süratle azaldığı, boşanmaların ise % 20 gibi korkunç bir hızla çoğaldığı günümüz dünya gerçeğine karşılık, meselâ ülkemizde evlenmek için düğün salonlarında yer bulunmaz ve boşanma oranı da sadece on binde dört düzeylerinde ise, bunu biraz da Hz. Peygamber’in aileye gösterdiği ihtimama borçlu değil miyiz?

Hâsılı mutluluk için sadece maddi çevrenin değil, manevi çevrenin de düzeltilmesi gerekir. İnsanlar arasındaki kin ve nefretin, aşk ve muhabbete çevrilmesi gerekir. İnsanların vicdanından ihtiras ve çıkarcılık illetinin sökülmesi gerekir. Vicdanların, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevda sağnağı ile yıkanması gerekir. Bunun için de, dün kendilerine duyduğu düşmanlığı; "yeryüzünde en nefret ettiğim insan sensin" diye ilan eden ve bu yüzden onları sadece öldürmekle kalmayıp uzuvlarını da doğramak suretiyle ancak nefretini teskin edebilen Ebû Süfyan'ın karısı Hind'in bu kinini; "şimdi ise uğrunda her şeyimi vermeye hazırım, dünyada en çok sevdiğim insan sensin" (Buhârî, "Ahkâm" 14; "Eymân" 3; "Menâkub'l-Ensâr" 23; Müslim, "Akdıye" 8–9) diyecek hale getiren Allah'ın Rasûlünü görmek gerekir.

Kimsenin kusurunu araştırmayan, kimseyi küçük görmeyen, kötü söz söylemeyen, intikam düşünmeyen, (Buhârî, "Menâkıb" 23; "Edeb" 80; "Hudûd" 10, 43; Müslim, "Fedâil" 77; Muvatta, "Hüsnü'l-Huluk" 1;EbûDâvud, "Edeb" 4) kimsenin ricasını reddetmeyen, hiçbir hediyeyi ve daveti geri çevirmeyen, kimseye lanet okumayan, herkes için daima hayır dileyen, hep veren, bir defa bile "yok" demeyen Peygamberin getirdiği ahlâkî değerlere insanlığın en çok bugün ihtiyacı var.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006