Dergâhta Semâ’nin kayitlari Hz. Mevlâna’nin türbesinde gerçekleştirildi. Kayit, Ahmet Çalisir’in bestelemis oldugu Hicazkâr Mevlevî Âyini esliginde yapildi.
Semâ ferdî bir zikir hali olmaktan çikip, prensipleri belirlenmis bir cemaat aktivitesi haline Mevlanâ’nin oglu Sultan Veled döneminde gelmeye baslamis. 1460’li yillarda Sultan Veled’in üçüncü kusak torunlarindan Pir Adil Çelebi zamaninda ise Semâ resmi olarak Mevlevi ayinin bir parçasi olmustur.
Insanlarin özü ile sözü, inançlariyla davranislari, sekli ile ruhu arasinda uyum ve tutarlilik olmasi gerekliligini üzerinde hayatiyetini devam ettiren Hz. Mevlâna’nin ögretilerine göre Semâ, insani doyuma, uyuma ve güzellige ulastirir.
Mevlevî geleneginde semâyi diger önemli ve etkili iki unsur olan siir ve müzik destekler. Mevlevîler, ruhu uyuma kavusturmayi siirle, gerçek aski yasamayi musiki ile, gerçek varliga ulasmayi ise Sema ile yapmaktadirlar.
Semâ, günümüzde her ne kadar turistik bir gösteri haline gelse de amaci ve disipliniyle insanin manevi yolculugunu temsil etmektedir.