Tekil Mesaj gösterimi
  #18 (permalink)  
Alt 02.09.06, 17:58
PeSSiMiST - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
PeSSiMiST
PeSSiMiSTiC_STyLE
 
Kaydolma: 31.08.06
Erkek - 34
Mesajlar: 1.363
Teşekkürler: 0
Üyeye 9 kez teşekkür edildi
Standart

JASON KIDD “New, Mr.Triple-Double”
HIZ VE ZEKANIN KUSURSUZ BIRLESIMI

NBA tarihinde Triple-Double (bir maçta sayi, ribaund, asist, top çalma veya blok kategorilerinden üçünde çift haneli sayiya ulasma) denildiginde ilk akla gelen oyuncu Oscar “Big O” Robertson’dir. 1960-1974 yillari arasinda ligde yer alan ve kariyerinde gerçeklestirdigi 178 triple-double ile bu kategoride zirvede bulunan Robertson, 1961-62 sezonunda da 30.8 sayi, 12.5 ribaund ve 11.4 asist ortalamalari ile hala yanina yaklasilamayan bir basari elde etmisti. Robertson’dan sonra 80’li yillar ve 90’li yillarin basinda Earvin “Magic” Johnson, Big O’nun basarilarini tekrarlar rakamlar yakalasada hastaligi sebebi ile basketbola ara vermesi ve daha sonra da birakmasi Oscar’in gerisinde kalmasina yol açmisti. Ayni dönemlerde Larry Bird ve 94 drafti ile lige katilan Grant Hill gerçeklestirdikleri triple-double’lar ile Big O’yu ve Magic’i hatirlatan performanslar çizmislerdi. Su anda ise NBA liginde triple-double denildiginde, akla gelen ilk ve tek isim Nets’i son iki sezonda NBA Finaline tasiyan Jason Kidd’den baskasi degil. Iste karsinizda Hiz ve Zekanin Kusursuz birlesimi “New, Mr.Triple-Double” JASON KIDD...
NERDEN NEREYE!!
1967’de start alan ve 1976’ya kadar 9 sezon faaliyet gösteren ABA liginin son sampiyonu (1975-76) New York Nets, 1976 senesinin Haziran ayinda Indiana Pacers, San Antonio Spurs ve Denver Nuggets ile birlikte NBA ligine katilmisti. NBA ligine katildiginda New York’tan, 1967’de ilk kuruldugu sehir olan New Jersey’e tasinan ekip 1976-77 NBA sezonu ile birlikte New Jersey Nets adi ile NBA liginde mücadele etmeye basladi. Ilk NBA sezonunda 22 galibiyet alarak ligin 22. ve son takimi olan Nets, bir sonraki sezonda ne yazik ki bu kötü ünvanini devam ettirdi. 1978-79 sezonunda ise Bernard King’in takima katilmasi ile bir önceki sezona göre 13 galibiyet fazla alarak ilk defa NBA Playofflarinda yer aldi ve o dönemde 3 maç üzerinden oynanan ilk turda Philadelphia’ya her iki maçta da maglup olarak sezonu kapadi. 1983-84 sezonunda tekrar playoff basarisi yakalayan ve ilk defa ilk turu geçme basarisini gösteren Nets (Philadelphia 3-2), bir üst turda Milwaukee’ye 4-2 elenmekten kurtulamadi. 1985-86 sezonundan itibaren genelde ilk 10 siranin disinda yer alan, playofflara kalabildigi senelerde (1992-1993-1994-1998) ise ilk turdan öteye gidemeyen Nets’de her sey geçen sezon (2001-02) degisti. Geçen sezona kadar son 16 yilda sadece 3 kez .500 galibiyet oranini geçebilen ve playoff’a kalabildigi 4 sezonda ilk turdan öteye gidemeyen (16 playoff maçinda sadece 4 galibiyet) Nets, NBA tarihinin en basarisiz ve oyuncular tarafindan en az tercih edilen takimlarindan biriydi. Aslinda kadrolari 1998’den itibaren çok çok gelismisti ama basari bir türlü gelmiyordu. 1997’de draftta 2.siradan seçilen Keith Van Horn draft-takas yolu ile kadroya katildi. Backcourt’ta Sam Cassell, Kerry Kittles, frontcourt’ta tecrübeli Kendall Gill ve NBA ribaund kralliginda 2.sirayi alan Jayson Williams ile Nets gelecegin takimi olarak gösteriliyordu. Ama bir türlü gelmeyen basari önce Cassell’in basini yakti ve 1999’da takas yolu ile kadroya Stephon Marbury katildi. 2000 Draftinda ilk siradan seçme hakki elde edildi ve Cincinnati’nin forvet oyuncusu Kenyon Martin, takima dahil oldu. Ama yine de Nets son siralardan kurtulma basarisini gösteremedi ve geçen sezon basinda bu sefer Marbury takas ile takimdan gönderildi. Iste o takasta Marbury’e karsilik kadroya katilan O oyuncu Nets’in çehresini degistirdi ve Nets’e sanki sihirli bir degnek deymisçesine takim tarihinin en basarili regular sezonunu geçirerek bir evvelki sezona göre 26 fazla galibiyet ile (52 galibiyet ile .634’lük galibiyet orani) Dogu Konferansinda ilk sirayi aldi. Playoff’larda ilk turda Indiana’yi, ikinci turda Charlotte’i eleyerek NBA tarihlerinde ilk defa Dogu Konferansi Finaline yükseldi. Burada rakip Boston’du ama yine O oyuncu serinin kaderini degistirdi ve Nets tarihinde ilk defa NBA finaline çikti. Ama NBA Finalinde O oyuncun gücü Lakers efsanesine karsi koyamadi. Bu sezon da Nets, geçen sezonki basarinin bir sürpriz olmadigini yine bu oyuncunun üstün oyunu ile herkese kabul ettirdi ve 49 galibiyet ile Dogu Konferansinda 2.sirayi aldi. Playofflarda ilk turda Milwaukee’yi 4-2 geçtikten sonra ikinci turda Boston’u ve Dogu Finalinde Detroit’i 4-0’lik sonuçlarla süpürerek ard arda 2.defa NBA Finaline yükseldi. Böylece Chicago Bulls efsanesinden sonra ilk defa bir Dogu takimi ard arda 2 yil NBA Finalinde oynama basarisini yakaladi. Ama geçen sezon Shaq, bu sezon ise Duncan, Nets’in final serisini kazanmasini engelledi ve Nets sezonu NBA Finalisti olarak kapadi.
Iste bu ay sizlere tanitmak istedigimiz oyuncu, o basarisiz Nets’i bataktan kurtarip ard arda iki yil NBA finaline tasiyan, skorer kimligi veya gösterisli basketbolu ile degil takimini oynatan ve etrafindaki oyuncularin kabiliyetlerini açiga çikartan oyunu ile sivrilen O takas ile takima katilan oyuncu. Iste karsinizda, basketbolunu zekasi ile bir üst seviyeye tasiyan ve kendisine göre bir çok yetenekli oyuncuyu oyun bilgisi ile gölgede birakan Nets’in 5 numarali All-Star guard’i JASON KIDD…
BILLY THE KIDD!!
Tam adiyla Jason Frederick Kidd, hava yolu müfettisi bir baba ve banka memuru bir annenin çocugu olarak 23 Mart 1973’te California Alameda’da dünyaya geldi. Çocuklugunda, Jason’in favori sporu futboldu. (Hayir, Amerikan futbolu degil bildigimiz futbol!) Basketbolla resmi tanismasi 3.siniftayken yanina gelen 4.siniflarin basketbol takimlarinda onu görmek istemeleriyle olmustu. Böylece Kidd, Saint Joseph of Notre Dame lisesi basketbol takimina giriyordu. 1990-91 sezonunda takimi California Division 1 eyalet sampiyonlugunu kazanirken genç Jason’in payi inkar edilemeyecek derecede büyüktü. Ikinci senede ayni basari tekrarlanmisti. Okulun iki senede yaptigi 69 maçtan 63’ünden galip ayrilmasi Kidd’in ne kadar yetenekli oldugunu gösteriyordu. Aslinda maç basina yakaladigi 25 sayi, 10 asist, 7 ribaund ve 7 top çalmalik performansi da bunu gözler önüne seriyordu.
Onun bu basarisinin temelleri aslinda Oakland’in asfalt sokak sahalarinda atilmisti. Jason, Alameda’dan idi. Yani sehrin “düzgün ve temiz” tarafindan. Bu da onu diger zenci sokak oyuncularindan farkli yapmaya yetiyordu zaten. Fakat o, sadece geldigi yerle degil oynadigi oyunla da farkini gözler önüne sermisti. (Evet Kidd’in inanilmaz pas kabiliyetinden bahsediyorum.) O ,sanki takim arkadaslarinin -hatta onlardan bile önce- nereye gidecegini kestirebiliyordu. Bu özelligiyle kendini sokakta kabul ettirdi ve o siralar NCAA’de Oregon Ducks’in yildizi Gary Payton ile tanisma ve tabi maç yapma firsati buldu. (NBA yildizlarindan size Payton’i anlatmalarini isteseniz size ilk önce ne savunmasindan ne de hücumundan bahsederler. Ilk söyleyecekleri özelligi onun maç boyunca durmayan çenesi olacaktir. Evet Payton NBA’in en kidemli savunmacilarindan biri bu konuda herkes hemfikir, ama bunda rakibiyle konusarak onu demoralize etmesinin payi yadsinamayacak derecede büyük.) Payton’a göre Jason çok yetenekli bir gençti ve özellikle hücumda takimini sirtlayabilecek, sorumluluk alabilecek kapasitedeydi, fakat savunmasi yeterli seviyede miydi? Bu noktada Gary nam-i diger ‘The Glove’ (rakibini eldiven gibi sardigi söylenir) devreye girmis ve Kidd’e bir egitmen edasiyla yaklasmisti. Tabi bir sokak basketbolcusundan nasil bir egitmen olabilirse ancak öyle... Payton karsisinda savunma olarak Jason’i gördügünde ona daha fazla yüklendigini, daha sert oynadigini, çamurluk yaptigini ve tabi en çok ona konustugunu inkar etmiyor. Fakat bunlarin hepsinin onun sertlige alismasi ve sert oynamasi için gerekli oldugunu da söylüyor. Payton onla yaptigi her maçtan sonra kendisini evdekilere sikayet ettigini ama ertesi gün daha bir azimle onu durdurmak için gene asfalt sahada onu bekledigini de ekliyor. Jason ise o zamanlardaki egitmeni hakkinda övgüyle söz ediyor: ”Kurallari en iyisinden ögrendim”. Bunlar olurken Jason henüz 14 yasindaydi ve okulu Saint Joseph of Notre Dame basaridan basariya kosuyordu. Bu basarilar yetenek avcilarinin istahini kabartmisti. Jason ilk ciddi üniversite bursu teklifini o sene -yani 14 yasinda- bir mektupla aldi. “Simdiden mi?” diye düsünüp yanlis olabilecegine karar verip teklifi geri çevirdi. Iyi oldugunu biliyordu fakat o kadar da degildi. Kim bilir kaç kalburüstü oyuncuya bu tip teklifler yapilmis ve kim bilir kaçi buna “Evet” diyip harcanmisti. Fakat o siralar Kidd’in çevresine baktiginizda bu teklifin adeta “geliyorum” dedigini görebilirsiniz. Okulunda Jason Kidd tisörtü adeta bir üniformaydi. Giymeyene adeta uzayli gözüyle bakiliyordu, röportajlar gazete haberleri de cabasi...
Ve Jason’in okulundaki son senesi gelmis çatmisti. Bu da ertesi sene için bir üniversite seçimini beraberinde getiriyordu. Daha sonra seçecegi California, o sene basinda kafasinda olusturdugu 5 kolejden biri degildi. Hatta California’yi hiç “resmi” olarak ziyaret etmemisti. Düsünülenin aksine California koçu Lou Campanelli ile de hiç bir baglantisi yoktu. Tüm bunlari bir terazinin “olumsuzluklar” kefesine koyarsaniz diger kefeye çok degerli bir sey koymalisiniz ki seçiminizi o üniversiteden yana yapmaniz için agir bassin. Jason için California’nin tek olumlu yani “evine, yuvasina yakin” olmasiydi. Hatta o kadar yakindi ki ögretmenlerle sokakta, sporcularla spor salonunda veya asfalt sahada kim bilir kaç kez karsilasmisti. Sonuçta Kidd, elinde USA Today’in High School Player of the Year ödülü, kolej ligleri asist kralligi ve biri önceki seneden toplam iki California Player of the Year ödülüyle California Üniversitesi’nin yolunu tuttu.
KIDD’IN KISA NCAA KARIYERI
Fakat isler umuldugu gibi gitmedi. Kidd koç Lou’nun devamli takim arkadaslarina küfretmesinden onlari asagilamasindan hoslanmiyordu. Koçluk küfrederek motive etmek degildi. Zaten Campanelli, Kidd’e karsi da özel bir ilgi duymuyor diger oyunculara nasil davraniyorsa ona da öyle davraniyordu. Takim Campanelli’den sikayetçiydi. Sonuçta Jason’in ilk senesinin sonlarina dogru Campanelli’ye kapinin yeri gösterildi ve yerine asistani Todd Bozeman getirildi. Ilk NCAA sezonunda 13.0 sayi, 7.7 asist, 4.9 ribaund, 3.79 top çalma ortalamalarini tutturan Kidd, Pac 10 Konferansinda hem asist hem de top çalma krali oldu ayrica Gary Payton’a ait olan Pac 10 Konferansi top çalma rekorunu da kirdi. Koç degisikligi de hemen etkisini gösterdi ve Kidd 1993-94 sezonunda 16.7 sayi, 9.1 asist, 6.9 ribaund ortalamalariyla konferansta adeta her istatistikte zirveye oynuyordu.
Birkaç hafta sonra Jason, birkaç inanilmaz son saniye atisiyla takimi California Golden Bears’i 93 NCAA Turnuvasina tasidi. Maç kazandiran sutlarindan ilki LSU, (LSU gözünüzde canlandirmak isterseniz 5 tane iri cüsseli 2.10’luk adam düsünmeniz yeterli!) ikincisi ise, önceki iki senenin NCAA sampiyonu Duke Blue Devils karsisindaydi. Kidd bu maçta 14 asist, 11 sayi, 8 ribaund, 4 çalmayla “normal” oyununu sergilemisti. Blue Devils, o sene de sampiyonlugun en büyük favorilerindendi -zaten duke’un favori olmadigi sene yok gibi- fakat Kidd’in game-winner’i onlari three-peat hayallerinden uyandirdi. Bu maçta Bobby Hurley’nin savunmasinda attigi son saniye sutu Sports Illustrated kapagina tasinan Kidd, sophomore senesinin ardindan (yani kolejdeki 2. senesi sonunda) profesyonel olmaya karar verdi. Kidd, iki senelik kisa üniversite kariyeri süresinde daha sonra Phoenix’de beraber oynayacagi Kevin Johnson’in asist ve top çalma rekorlarini kirmisti. 92-93 yilinda aldigi PAC-10 Freshman of the Year ödülünün yanina bu sefer PAC-10 Player of the Year ödülünü ekliyordu. Ayrica Kidd, bu ödülü alan ilk 2.sinif ögrencisiydi.
1994 NBA DRAFTI ve DALLAS TARIHININ 3J’SI
Jason Kidd, NBA’ye adimini 1994 Draft’inda Glenn ‘Big Dog’ Robinson’in arkasindan, Grant Hill’in önünden 2. sirada Dallas Mavericks tarafindan seçilerek atti. Jason, böylelikle Dallas’in genç ilk besindeki Jamal Mashburn ve Jim Jackson’dan sonraki üçüncü “J” oldu. Mavs sezona çok iyi basladi. Oyuncular kostuklari zaman topun kendilerine geleceklerinden emin olduklari için çok rahat oynuyorlardi, kendilerine olan güvenleri tamdi. Jackson ve Mash’in 50 sayilik maçlari bunun göstergesiydi (JJack @ Denver 26/11/94; Mash @ Chicago 12/11/94). Bu sirada Kidd box score’larda pek dikkat edilmeyen, fakat maçi kazanmak için gereken bir çok sorumlulugu aliyordu. Uzun adamlara ribandlarda yardim ediyor, takimin skorerleri sikistiginda top kullanmaktan çekinmiyor, top çaliyor savunma yapiyor, rakibin yildizini kilitliyordu. Yani, takim kimyasinin en önemli parçasini olusturuyordu. Jason’in ilk senesinde bir sene evvel ligin 13 galibiyet ile son sirasinda bulunan Dallas, bir önceki seneye göre 23 maç daha fazla kazandi (36 G-46 Y) ama Bati’da 10.sirayi alarak playofflarin disinda kaldi. NBA tarihinde o ana kadar hiç bir rookie guard takimina bu kadar katki saglamamisti. Gözden kaçan bir nokta ise bu patlamanin takimin skorerlerinden Jim Jackson’in bilek sakatliginda 31 maç kaçirmasina ragmen gerçeklesmesiydi. Ve sezon sonunda Kidd üstün performansinin karsiligini Grant Hill ile birlikte 11.7 sayi, 7.7 asist, 5.4 ribaund ve 1.91 top çalma ortalamalari ile Rookie of the Year (yilin çaylagi) seçilerek aliyordu. Sezonu top çalma kralliginda 7., asist kralliginda 10.sirada tamamlayan çaylak Kidd, 4 triple-double ile bu kategoride ise ligin zirvesindeydi.
Fakat sonraki sene Dallas ve Kidd için isler istenildigi gibi yürümedi. 3J’nin arasina kara kedi girdi. Bir takim için en büyük problem oyuncular arasindaki çekismedir. Mücadele demiyorum çünkü mücadele hirsi beraberinde getirir ve bu takim basarisina yansir. Fakat çekisme takima ve oyunculara zarar vermekten baska hiç bir ise yaramaz. Mavericks’te ortaya çikan ilk problem Jim ve Jamal arasindaki agiz dalasiydi. Sebebi de pek tabi hücumda alinacak insiyatifti. Hangisinin ilk hangisinin ikinci opsiyon olacagi kafalari karistiran en önemli soruydu. Ikinci fakat en az birincisi kadar önemli olan, Jackson’in topun kontrolünü istemesiydi. Bu Kidd’in rolünü kisitliyordu. Takimda veteran bir lider, tecrübesiyle olaya agirligini koyacak biri olmamasi bu tartismayi uzattikça uzatti. Sonunda Kidd ortami yumusatmaya yönelik bir kaç demeç verdi fakat söyledigi seyler yanlis anlasildi ve baglar tamamiyle koptu. Mavs 26-56’lik dereceyle ligin en altlarina demir atmisti. Kidd bütün bu olanlara ragmen 82 maçta forma giymis ve istatistiklerini 16.6 sayi, 9.7 asist (lig 2.si), 6.8 ribaund ve 2.16 top çalma (lig 4.sü) ile dise dokunur derecede gelistirmisti. Ayrica 783 asist ve 553 ribaund rakamlarina ulasarak 1990-91 sezonunda (Magic Johnson) sonra 700 asist, 500 ribaund rakamlarini geçen ilk oyuncu olmustu. Regular sezonda 9 triple-double ile, Grant Hill’in ardindan (10 triple-double) 2.sirada yer bulurken, 30 Ocak’ta Clippers karsisinda 21 sayi, 16 asist ve 16 ribaund rakamlarina ulasarak, 1989 sezonundan bu yana (Magic Johnson) bir maçta 20 sayi, 15 asist ve 15 ribaund rakamlarini yakalayan ve geçen ilk oyuncu oldu. San Antonio’da düzenlenen All-Star maçina 1 milyonun üzerinde oy alarak seçilirken, Dallas tarihinde All-Star maçina ilk beste baslayan ilk oyuncu olmayi da basardi. (7 sayi, 10 asist, 6 ribaund) Tüm bu kisisel basarilara ragmen, çok yetenekli 3 gençle Dallas’in ligin dibinde olmasi elestirilerin çogalmasina yol açiyordu. Jason’in bunu o zaman anlamasi biraz zordu fakat henüz ikinci senesinde çok önemli bir ders almisti: Kazanmanin önemini. Dallas gibi yetenekli bir takimin bile bir kaç siradan tartisma sonucu ligin dibine batabildigini göz önünde bulundurursak bunu ne kadar önemli oldugunu anlayabiliriz.
DALLAS’DAN PHOENIX’E KISA BIR YOLCULUK
1996-97 sezonunda ilk 22 maçta 9.9 sayi, 9.1 asist ortalamalarini tutturan Kidd, Dallas’taki düsüsü ve bölünmeyi engelleyemeyince, 1996 Christmas’in ertesi günü 26 Aralik 1996’da, Tony Dumas, Loren Meyer ile birlikte, Sam Cassell, A.C. Green, Michael Finley karsiliginda Dallas’tan Phoenix’e takas edildi. Green gidisi ile Suns’in cap space’inde oldukça büyük bir yer açilmisti. Bu boslugun gelecek için yapilacak yatirimlar için yeterli mali kaynagi saglayacagi kesindi. Fakat Jason’in kendine göre problemleri vardi ve bunlarin basinda Mavericks geliyordu. Arkasinda kendi basina kurtarmak istedigi bir takim birakmisti, düzelmesi için çabaladigi bir takim. Fakat Dallas’taki bazi kimseler, Kidd gittikten sonra onun arkasindan konusmus, çamur atmisti. Ve Kidd’in elinden hiç bir sey gelmiyordu. Bu noktada NBA’de henüz üçüncü senesini yasayan Jason yeni bir ders daha ögreniyordu: “Eger kendini savunmak için elinden bir sey gelmiyorsa birak oynadigin oyun senin cevabin olsun”
“Eger kendini savunmak için elinden bir sey gelmiyorsa birak oynadigin oyun senin cevabin olsun”
Jason Kidd, Phoenix formasi altinda çiktigi ilk maçta köprücük kemiginden sakatlanana kadar oynadigi 20 dakikalik bölümde 6 sayi, 9 asist, 7 ribaund ve 3 top çalma gerçeklestirmisti. Ama sakatligi Phoenix formasi giymesini 21 maç erteledi. 21 maç sonunda formasina kavusan Kidd, sezonda sut yüzdesini %38’den %42‘ye, 3lük yüzdesini de %32.3 ten %40.0’a çikartirken, kalan 32 maçta Phoenix’e 23 galibiyet getirerek playoff yarisinda büyük bir ivme kazandirmisti. Sezon sonunda asist kralliginda 4., top çalma kralliginda 5.olan Kidd, Phoenix formasi ile 2 triple-double yapmayi basardi. Ama o sezonki en büyük yenilik Kidd’in kariyerindeki ilk playoff maçina çikmasiydi. Kidd’in gelisi ile regular sezonu sezonunda (Phoenix Suns, Kidd gelmeden önce, 17 galibiyet, 32 maglubiyet ile 11.siradaydi) 40 galibiyet, 42 maglubiyet ile Bati’da 7.sirayi alan Phoenix 1997 NBA Playofflarinda ilk turda Seattle ile eslesti. 3.maçin sonunda seride 2-1 öne geçen Phoenix, evinde oynadigi 4.maçta Kidd’in 23 sayi, 14 asist ve 6 ribaunt’una ragmen salondan 122-115 maglup ayrildi. Seriyi 2-2’ye getiren Seattle son maçta 24 sayilik farkla salondan galip ayrilarak bir üst tura çikan takim oldu. Kidd’in ilk playoff tecrübesi 12.0 sayi, 9.8 asist, 6.0 ribaund ve 2.20 top çalma ortalamalari ile noktalanmisti
ILK ASIST KRALLIGI
1997-98 sezonu Suns için son derece basarili geçiyordu. 82 maçta alinan 56 galibiyet takasin ne kadar yararli oldugunun bir göstergesiydi adeta. Takim içinde skor yükü öyle güzel bölünmüstü ki rotasyondaki 9 oyuncunun 9 veya daha üstü bir ortalamasi vardi. Bu sirada Kidd, Suns takiminin bir üyesi olarak kendini kabul ettirmisti. 21 Subat 1997’de yerel bir televizyonda muhabir olan Joumana Samaha’yla dünya evine giriyordu. (Joumana’nin babasinin Türk, annesinin ise Lübnan’li oldugunu belirteyim) Çift, 12 Ekim 1998’de çocuk sahibi olacakti. Kidd “Phoenix’de basima gelen en iyi iki sey” diye özetliyordu. Fakat playoff’a kaldigi da isin rengi degisti. Cliff Robinson, Penny Hardaway, Antonio McDyess, Tom Gugliotta gibi starlar bulunmasina ragmen PHX playoff ikinci turdan öteye geçemedi. Her sene bir baska sorun çikiyordu. 97’de sorun, dönemin güçlü ekibi Payton, Kemp, Schremph, Hawkins, Mcilvaine‘i kadrosunda bulunduran Seattle’di. 98’de ise senenin flas çaylagi Duncan ve San Antonio’ya boyun egiyorlardi. 1998-99’da lockout nedeniyle 50 maç üzerinden oynanan sezon sonunda Kidd ilk NBA asist kralligina ulasirken, hem ALL-NBA First Team’inde hem de ALL-NBA Defensive Team’inde yer buldu. Fakat playoffta ilk turda Portland tarafindan süpürüldüler. 1999-2000 de Kidd, 2.defa ard arda asist kralligina ulasirken, ALL-NBA First Team’inde ard arda 2.defa üyesi seçiliyordu. Playofflarda önceki sezonun sampiyonu Spurs’u yenip tur atladilar fakat rakip Lakers’ti ve sonuç kaçinilmazdi. Basarili regular sezonlarin ardindan playofflarda bir türlü gelmeyen basari herkesi rahatsiz ediyordu. Bir günah keçisi bulunmaliydi.
OLIMPIK MACERA
Bir yandan Phoenix takiminda bir çok sorun yasayan ve zor günler geçiren Kidd diger yandan 2000 senesinde Sydney olimpiyatlarinda Amerika Birlesik Devletleri’ni temsil edecek kadroda ismi açiklandiginda yasadigi sevinç verdigi demeçlerden anlasiyordu. “Uluslararasi alanda ülkenizi temsil etmekten daha onurlu bir sey düsünemiyorum. Bu benim için büyük bir gurur formayi elimden geldigince iyi tasiyacagim.”
Eleme turlarinda Amerika, Italya, Litvanya, Fransa, Çin ve Yeni Zelanda’nin oldugu A grubundan namaglup bir sekilde çeyrek finallere çikiyor ve Rusya ile eslesiyordu. Maç 85-70 USA lehine bitiyor Kidd, Garnett (16) ve Carter’dan (15) sonra 10 sayiyla takiminin galip gelmesinde önemli rol oynuyordu. Yari finallerde ise 14.700 kisinin izledigi Litvanya karsisinda 6 sayida kaliyordu. Fakat USA maçtan 85-83 galip ayriliyordu. Diger yanda ise Fransa ev sahibi Avustralya’yi 76-52 ile geçerek finalde USA’nin rakibi oluyordu. Final maçinda Fransa’yi 85-75 geçen Amerika sampiyonluga ulasirken Kidd, Carter’in Frederick Weis’in (2.16 m) üstünden bastigi smacin asistini yapiyordu. Kidd, Olimpiyat sonunda altin madalyayla ödüllendirilen takimin gardi olmanin yaninda bir de aldigi kisitli süreye ragmen gümüs karmaya seçilmisti. Tüm turnuva boyunca 6.0 sayi 4.4 asist ile oynamis 5.2 ribaund ile takimda Garnett ve Mourning ten sonra en çok ribaund alan oyuncu olmustu ama NBA’de yeni sezon onun için çok zorlu geçecekti.

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.
Alıntı ile Cevapla