Tekil Mesaj gösterimi
  #13 (permalink)  
Alt 02.09.06, 17:45
PeSSiMiST - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
PeSSiMiST
PeSSiMiSTiC_STyLE
 
Kaydolma: 31.08.06
Erkek - 34
Mesajlar: 1.363
Teşekkürler: 0
Üyeye 9 kez teşekkür edildi
Standart

‘THE GLOVE’ #20 GARY PAYTON

O SAVUNMA YAPARKEN SİZİ BİR ELDİVEN GİBİ SARAR!!.

O devamlı savunmasıyla ön plana çıkmasına rağmen hücumda da çok etkili olmuş bir oyuncu. O oynadığı takımları harika yönetmiş bir oyun kurucu. O NBA tarihinin en iyi point guardlarından birisi. O sözünü hiç kimseden sakınmayan bir çenebaz. Ve artık O, şampiyonluk yüzüğüne finale çıktıkları zamandan bile daha yakın. İşte karşınızda; GARY “THE GLOVE” PAYTON…

GP #20
Gary Dwayne Payton, 23 Temmuz 1968’de Oakland’da doğdu. Okul hayatı ise Jefferson İlkokulu’nda başladı. Gary, kendisi açısından bu okulun çok önemli olduğunu ve yerinin çok ayrı olduğunu neredeyse her röportajında veya her konuşmasında belirtiyor. Çünkü ona göre bu oyunu orada öğrenmiş. Yıllar sonra bu okulda yapılan bir röportajında “Bana hangi saha senin sahan diye sorarsanız, Jefferson İlkokulundaki derim. Ben inatçı savunmayı burada öğrendim. Buna mecburdum. Ancak bana öyle geliyor ki, sanki potalar daha yüksekti!.” Sıra lise seçimine geldiğinde, babası zaten kötü olan çevreden daha fazla etkilenmemesi için, onu daha yakınlarında olan ama belayla dolu olan Fremont Lisesi yerine daha uzakta ama daha iyi bir okul olan Skyline Lisesine yolluyordu. Başlarda bol trash-talk yüzünden iyiye gidişi hissedilmedi. İkinci sezonunda da bir süre basketbol sahalarından uzak kaldı. Sebebi ise sakatlık falan değildi. Derslerinin çoğunda başarısız olmuştu. Bu durumda yine babası devreye girdi. Burslar için gerekli NCAA standartlarının yükseldiğini belirterek, derslerine de konsantre olmasını sağladı. Böylelikle Gary derslerine daha çok çalışmaya başladı. Çocukluk döneminde Gary’nin yakınlık kurduğu bir diğer önemli isim de bu sene Lakers’ta beraber oynama ihtimalinin bulunduğu Brian Shaw’dı. Önümüzdeki sene Lakers’ta 20 numaralı formayı giyecek olan Payton’a, bu konuda bu formanın geçen seneki sahibi Shaw’la konuşup konuşmadığı sorulduğunda “Böyle bir şeye gerek görmedik. Onunla birlikte büyüdüm ve o benim abim gibidir. Numarasını bana verdiği için çok mutlu.” şeklinde cevap veriyor. Tekrar Payton’ın lise yıllarına dönersek, kötü bir seviyede olan takımın Payton’ın gelmesiyle düzeldiğini görüyoruz. Lisedeki son senesindeki en önemli maç ise Fremont Lisesi’ne karşı oynadıkları maçtı. İki lise arasındaki çekişme maçın, ülkemizde en sevilen tabiri ile derbi haline gelmesini sağlıyordu. Çok yakın giden maçı takımına son saniye basketi ile kazandıran Payton’dı. Maç sonrasında da müthiş bir kavga çıkıyor ve iki takım oyuncuları da ceza alıyordu. Gary şu anda kendisine çok şey kazandıran müthiş kendine güveninin de bu dönemde babasından aldığını söylüyor. “Bir keresinde restoranda adamın biri babama goril dedi ve sonrası o adam için pek iyi olmadı. Babamın 10-11 insana karşı geri adım atmadığını gördüğüm oldu ve bu tip şeyleri görerek büyüdüğünüzde çok fazla şey öğreniyorsunuz”.
Oregon State
Kolej olarak kendisine Oregon State Üniversitesini seçen The Glove, burada da oldukça başarılı bir kariyer yaptı. Kolejdeki ilk senesinde Pac-10 konferansında hem Freshman of the Year hem de yılın savunma oyuncusu seçilen Payton, aynı yıl Amerika Genç Milli Takımı ile Bormio’da Dünya Gençler Şampiyonası’na katıldı. Bu takımdaki koçu Larry Brown, takım arkadaşları ise Stacey Augmon, Scott Williams ve Larry Johnson gibi sonrasında NBA’de de başarılı olacak isimlerdi. Amerika turnuvayı 5-2’lik bir dereceyle ve gümüş madalyayla bitirdi (2 mağlubiyeti de Kukoc, Radja, Divac, Djordevic ve Alibegovic’li Yugoslavya’dan aldılar).
1990 yılında kolejden mezun olan Gary’nin istatistikleri gerçekten etkileyiciydi. Son sezonunda 25.7 sayı, 8.1 asist, 4.7 ribaunt ortalamalarını tutturan Payton 4 yıllık NCAA kariyerinin sonunda toplamda kaydettiği 2.172 sayı ile okul tarihinin en çok sayı atan ismi oldu. Aynı zamanda Pac-10 ligi tarihinin de en skorer 6.oyuncusuydu. Toplam asist sayısıyla NCAA tarihinde 6., top çalma sayısıyla da 7.sırada yer aldı. Ayrıca son senesinde Pac-10 konferansı yılın oyuncusu, Sports Illustrated yılın kolej oyuncusu ve First Team All-America seçildi. Ayrıca Pac-10 Liginde 10 yılın en iyi takımı “All-Decade Team”de de yer aldı. Son sezonunda USC üniversitesi karşısında da, 58 sayı atarak Pac-10 tarihinde bir maçta bir oyuncunun kaydettiği en yüksek ikinci sayıya ulaşmış oldu.
1990 NBA Draftı
Böylesi bir kolej kariyerinin sonunda draftta üst sıralarda kendisine yer bulacağı belliydi. 89 Draftı’nda liseden direk NBA’e geçiş yapan Shawn Kemp’i seçen Sonics, 90 draftında da tarihinin en yüksek draft sırası olan 2.sırada yer alıyordu. Gelecek için iyi bir takım kurmak isteyen Sonics yönetimi Kemp’in yanına takımı yönetebilecek bir oyun kurucu istiyordu. Böylelikle Gary Payton, Derrick Coleman’ın hemen ardından ikinci sıradan Soncis tarafından draft ediliyordu. Daha kampa katıldığı gün rahatlıkla bu takımın ilk beşinde yer alabileceğini gösterdi. İlk senesini 7.2 sayı, 6.4 asist, 2.9 ribaund ve 2.0 top çalma ortalamaları ile bitirerek sezonun İkinci Çaylak takımında yer aldı. Etkili oyunu, asistleri, savunması ve takımı iyi yönetmesiyle Sonics’in doğru seçimi yaptığını gösterdi. Ayrıca sezon içerisinde Gary, idolü ve ona göre (tabii ki birçok kişiye göre de) NBA tarihinin en iyi point guardı olan Magic Johnson ile ilk kez karşılaşıyordu. Bu maçı hala unutamayan Payton “Ben yeni çıkmış bir çaylaktım. Sahaya çıktık ve bizi dağıttılar. O önceden benim hakkımda bir şeyler duymuştu. Maç sonrası bana ‘İyi olacaksın ama önce oyunu öğrenmen lazım’ demişti” diyor. Ona karşı oynarken heyecanlandın mı şeklindeki soruya da “Elbette. İlk maçlarda ondan, Jordan’dan, Bird’den korktum ama bu sadece iki çeyrek sürdü. Maç içerisinde karşılarında durup bakıyordum ve sonradan rakip olduğumuzu hatırlıyordum“ şeklinde cevaplıyor.
İkinci senesinde de Payton benzer istatistikler elde etti. Ama sezon ortasında takımın koçu değişmiş ve Payton’ın kariyerinde önemli yeri olan George Karl takımın başına gelmişti. Bir sonraki sezon daha iyi bir oyun sergileyen Sonics’te Gary sayı ortalamasını gitgide yükseltmeye başlamıştı. Sonics sezonu 57-25’lik galibiyet oranıyla tamamlıyor, playofflarda da başarılı bir performans sergileyip Konferans Finali’ne kadar yükseliyordu. Ama konferans finalinde karşılarında Charles Barkley’li Phoenix vardı ve Payton için o sezon orada bitiyordu.
Denver’dan büyük sürpriz!
1993-94 sezonunda NBA’de adeta bir Sonics fırtınası esiyordu. Gary Payton ilk kez All-Star seçiliyor, yılın savunma takımında ve sezonun üçüncü takımında yer alıyordu. Müthiş bir savunma yapan Sonics’ten hiçbir oyuncu sezon sonunda skor sıralamasında ilk onda yer almazken, top çalma krallığında ilk 14’te üç Seattle’lı yer alıyordu. Sezonu 63-19 ile NBA’de ilk sırada tamamlayan Sonics’te gözler playoffa çevrilmişti. Bir önceki sezon konferans finalinde rakibini 7.maça kadar savaşan takım, bu sezonki müthiş performansıyla şampiyonluğun en önemli favorilerindendi. İlk turda 8.sıradan playofflara giren Denver ile karşılaştılar. Kendi sahalarındaki ilk iki maçı rahatlıkla kazanan Soncis favori olduğu seriyi rahatlıkla alacağını gösterdi. Ama Mutombo önderliğindeki Denver henüz son sözünü söylememişti. Önce kendi sahasındaki iki maçı alan Nuggets, Seattle’daki 5.maçı da uzatma sonunda alarak NBA tarihinin en büyük sürprizlerinden birine imza atıyordu. Tarihe geçen bu serinin acı tarafında yer alan Payton’ın karşısına bu başarısızlık yıllar sonra bile çıkıyordu. O serinin adeta simgesi haline gelen 5.maç sonrası Mutombo’nun basket topuna sarılarak parkede yattığı pozisyonun hala gözünün önüne gelip gelmediği sorulduğunda “Bunu asla düşünmedim. Bunun aklıma geldiği tek an Greatest Games’de rastladığım zamanlar. O gün kazanmayı hak etmedik ve kaybettik. Hepsi bu işte” diyor.
Sonraki sezonu 20.6 ile takımının en skorer oyuncusu olarak tamamladı. Bir önceki sezonda olduğu gibi All-Star ve yılın savunma takımında yer aldı. Ayrıca bu kez yılın en iyi 2.takımındaydı. Takım olarak dereceleri 57-25’ti. Playoffta ise yine ilk turda, bu kez Lakers’a eleniyorlardı.
Yılın Savunma Oyuncusu ve Top Çalma Krallığı
1995-96 ise onların zirveye çıktığı yıl oldu. Gary yine All-Star’dı, yine yılın savunma takımındaydı ve yine yılın en iyi ikinci beşindeydi. Ayrıca 2.85 ile ilk ve tek top çalma krallığını kazandı. Ayrıca kazandığı bir şey daha vardı. O 1995-96 sezonunda yılın savunma oyuncusuydu. Sezonu 64-18 ile NBA ikincisi, Batı birincisi olarak tamamlamışlardı (Birinci 72-10 ile Bulls idi). Bu sefer playofflarda farklıydı. Sırasıyla Kings, Rockets ve Jazz’ı eleyen Sonics, NBA şampiyonluğu için, tarihin en başarılı NBA sezonunu geçiren Bulls’un karşısına dikiliyordu. Fakat Chicago ilk üç maçı kazanarak çok rahatladı. Sonrasında 2 maç kazanmayı başaran Sonics, taraftarlarına bir acaba dedirttiyse de Chicago’daki 6.maçı kazanan Bulls, şampiyonluğa ulaştı. Payton final sonrası açıklamasında; “Öyle bir hava oluşturuldu ki finaller öncesi takımdan kimse kazanabileceğimize inanmıyordu. Kazanabileceğimizi anladığımızda 2 galibiyet aldık ama çok geç kalmıştık “ diyor.
Daha sonraki yıllarda da başka bir açıklamasında; “Chicago’nun son 8 sezonda 6 şampiyonluk kazanması, diğer takımlarda ve oyuncularda hem Bulls hem de Jordan korkusu yarattı. Ama bu korkuyu yaratanlar oyuncuların kendileri. Ben her gün düzenli olarak takım ve bireysel çalışmamı yapıyorum. O zaman neden kendime böyle bir korku yaratayım ki. Eğer korkacaksam, evimde oturur televizyon izlerim” diyecekti. Ama yüzük elden gitmişti.
Olimpiyat altın madalyası
O yaz Atlanta Olimpiyatlarında yer alan Dream Team’de oynayan Payton, ilk olimpiyat altın madalyasını boynuna takıyordu. Olimpiyat istatistikleri 5.1 sayı, 3.1 ribaunt ve takım içindeki en yüksek rakam olan 4.5 asist yapıyordu. Sonraki sezonda 21.8’lik bir sayı ortalaması yakalayan The Glove, NBA’in en skorer 10. oyuncusu oluyordu. Yine All-Star, yılın savunma takımı ve yılın ikinci takımındaydı. Playoff’ta da konferans yarı finalinde Rockets’a 4-3 ile boyun eğiyorlardı. 97 yazında takımla parasal olarak anlaşamayan Kemp takımdan ayrılıyor ve yerine Bucks’tan Vin Baker geliyordu (Bakmayın siz şimdi bu ikilinin kütle şeklinde gezdiğine, o zamanlar ikisi de All-Star’dı ve bu takas çok ses getirmişti).
Baker’ın gelmesiyle takımda liderliği iyice ele alan Payton, 8.3 ile asist krallığında 6.sırada yer alıyordu. Yine All-Star ve yılın savunma takımındaydı. Ama o sezon kariyerinde ilk kez “All-NBA First Team” takımında yer alıyordu. Fakat playofflarda yine malum kaderleri ortaya çıkıyordu ve ikinci turda 4-1’le Lakers’a boyun eğmelerine engel olamıyordu. Mağlup olunan maçlarda yenilen ortalama 17 fark, koç Karl’ın sonu oluyor ve Payton ile Karl’ın yolları bir süreliğine ayrılıyordu (Bu sene Bucks’ta bir süre daha beraber çalıştılar).
1998 yılında Yunanistan’da yapılacak Dünya Şampiyonası için Dream Team’in kadrosunda yer alan Payton, NBA oyuncularının boykot ettiği turnuvada yer almadı. Lokavt nedeniyle geç başlayan ve 50 maç üzerinden oynanan sezonda da çok başarılıydı. Sayı, asist ve top çalma krallığında ilk 10 içerisinde yer alıyordu (Sırasıyla altıncı, dördüncü ve yedinciydi). En iyi savunma ve yılın ikinci takımındaydı. Fakat takım yıl sonra ilk kez playoffun dışındaydı.
1999-00 sezonunda ise NBA’i 20 sayı, 6 ribaund ve 6 asistin üstünde tamamlayan tek oyuncu olan Payton, kariyerinde ikinci kez yılın ilk takımında yer alıyordu. Tabii ki All-Star ve yılın savunma takımı. O yaz bir kez daha olimpiyatlarda Amerika Milli takımı formasını giyiyordu. 5.5 sayı, 2.1 ribaund ve 3.3 asist ile bir kez daha olimpiyat altın madalyasını boynuna takıyordu. 2001 yılında 8.kez üst üste yılın savunma takımında yer aldı. Ayrıca yine All-Star’dı. Sezon içerisinde kariyerinin 15.000.sayısını ve 6.000.asistini yaptı. Böylelikle 15.000 sayı, 6.000 asist ve 1.000 top çalma barajını geçen NBA tarihinin 8.oyuncusu oldu. Ayrıca Fred Jones’u geride bırakarak Seattle tarihinin en skorer ismi oldu.
Bir sonraki sezonda ise 9.kez yılın savunma takımında yer alarak bunu başaran ikinci oyuncu oldu (Diğeri “Majesteleri” Micheal Jordan). 8.kez All-Star takımında yer alarak, bu alandaki Seattle rekorunu da ele geçirdi. NBA ikinci takımında yer aldı. Takımını neredeyse tek başına playoff’a taşıdı. Playoff’ta da Spurs’e karşı takımına iki galibiyet aldırdı ama 5.maçta San Antonio, Sonics’i 101-78 ile geçti.
Milwaukee Günleri
Geçtiğimiz sezon ise Payton açısından değişen çok şey oldu. İstatistiksel açıdan değil, takımsal açıdan. Sezon ortasında Desmond Mason ile birlikte Ray Allen, Kevin Ollie, Ronald Murray ve birinci tur draft hakkı karşılığı Milwaukee Bucks’a takas edildi. Böylelikle 12.5 sezon formasını giydiği yağmurlu şehir Seattle’a veda etti.
Geçen sezon, Bucks’ın playoff’a kalmasında büyük rol oynayan Payton, playoff’ta Sam Cassell ve Toni Kukoc ile birlikte ilk turda New Jersey Nets’e direndi ama Jason Kidd önderliğindeki Nets biraz da hakemlerin yardımıyla Bucks’ı geçti. Sezon sonunda sözleşmesi sona eren Payton’ın ilk açıklaması ilk tercihinin Milwaukee olacağı yönündeydi. Fakat sonradan diğer takımların önerdiği miktarın çok daha altına Lakers’la anlaştı. Geçen sezonun ortasında “Şampiyonluğa oynayan bir takımda yer almak istiyorum” diyen Payton böylelikle amacına ulaşıyordu.
“Ben hala Charles Barkley ve John Stockton için çok üzülüyorum”
Transferi anlatırken kendisiyle temasa geçen ilk takımın Lakers olduğunu ısrarla belirten Gary, bu takımda top önceliğinin Kobe ve Shaq’e ait olduğunu, kendisinin görevinin herkesi mutlu etmek olacağını ve Karl Malone ile birlikte yardımcı roller üstleneceğini söylüyor. Kendisi için şampiyonluk yüzüğünün önemini de “Ben hala Charles Barkley ve John Stockton için çok üzülüyorum” diyerek açıklıyor. Kendilerine en çok eleştiri getirilen şampiyonluk için kendilerinden ödün verip ‘Kobe ve Shaq’in kuyruklarına tutunacaklar’ eleştirisine de “Daha fazla para veren bir takıma gitsem bu sefer de kazanmayı değil sadece parayı düşünüyor diye eleştirilecektim” şeklinde açıklıyor.
Payton şu anda kesinlikle NBA’in en iyi point guardlarından birisi. Birçok kişiye göre de Jason Kidd ile beraber en iyi iki point guard’dan birisi. Bu da ister istemez bu ikilinin sık sık karşılaştırılmasına yol açıyor. Bu konudaki soruya “Jason’ı çok seviyorum. Onunla beraberde oynadık. O iki senedir finalde olduğu için daha göz önünde ama baktığınızda benim istatistiklerimin daha iyi olduğunu görürsünüz” şeklinde cevap veriyor. Sonrasında gelen “Yani sen Jason’dan daha mı iyisin?” şeklindeki soruya da Süleyman Demirelvari bir şekilde “Bana Jason Kidd’den daha iyiyim dedirtemezsiniz” diye cevap veriyor.
9 kez ard arda en iyi savunma takımında
Payton’ın bu kadar başarılı olmasındaki en büyük etken kuşkusuz müthiş savunması ve dayanıklılığı. 13 sezonda sadece ve sadece 7 maç kaçırdı. Bunların bir tanesi de takım tarafından cezalandırıldığı içindi. Savunma konusunda ise daha önce söylediğim gibi 9 kez yılın savunma takımına seçilen iki isimden birisi. Ayrıca NBA tarihinde en çok top çalan 7.oyuncu. Kariyer ortalamaları 18.0 sayı ve 7.0 asistin üstünde olan 6 oyuncudan biri (Diğerleri Oscar Robertson, Magic Johnson, Isiah Thomas, Nate Archibald ve Bob Cousy). Toplam asist sayısında da NBA tarihinde 7.sırada. Savunmanın pas kanallarını okuyup top çalmaktan ibaret olmadığını, iyi savunmanın adamını bire birde durdurup, pas yapmak zorunda bırakmak yada zor bir şut kullanmasını sağlamak olduğunu söylüyor. İyi bir savunmacının en önemli özelliğinin de çabuk ayaklara sahip olmak olduğunu da ısrarla belirtiyor. Ona göre NBA tarihinin en iyi savunmacısı da Bobby Jones.
Trash Talk Sadık Temsilcilerinden
Payton’ın sahadaki bir diğer önemli özelliği de düşük çenesi. Sahada devamlı konuşan ve bunu da kendisi ve takımı için bir avantaj haline getiren Payton, trash talkın sadık temsilcilerinden birisi. Kendisinin bir sınırı olduğunu ve bu sayede daha sonra pişman olacağı hiçbir şey söylemediğini ısrarla belirten Payton, artık gerçek anlamda trash talk yapan oyuncuların kalmadığını, kendisinin ve Reggie Miller’ın son temsilciler olduğunu söylüyor.
Daha lisedeyken tüm taraftarların ilgisini çeken ve herkesin merakla beklediği bu sezonki draftın bir numarası Lebron James ile de yakınlığı var Gary’nin. Onun çok iyi bir basketbolcu olduğunu, bu yazı da çok iyi çalışarak geçirdiğinde gelecek sezon ve sonraki sezonlarda onun oldukça başarılı olacağını belirtiyor. Onun NBA’e mental olarak hazırlanmasında da yardımcı oluyor ve ona “Onun sadece basketbola odaklanması lazım. Gelecek sezon kötü bir maç çıkardığında yada kötü bir şey olduğunda herkes onu eleştirecek. Burada onu büyük bir mücadele bekliyor ve eğer az biraz tökezlerse herkes onu yerin dibine sokacak. Ona tüm bunlara hazır olmasını ve buna göre çalışmasını söyledim. Bunu ona anlattığımda anladığını görmek çok mutluluk verici. “
Payton bu sefer yüzüğe çok daha yakın, hatta…
Önümüzdeki sezon ilk kez Lakers forması ile izleyeceğimiz Payton’ın neler yapacağı merak konusu. Sayılarından ödün vereceği kesin ama ne kadar, nereye kadar? New York Post’un güvenilir yazarlarından Peter Vecsey’in “Sezonun ilk maçlarında Payton’ın topu Shaq’e verir gibi yapıp hücumu kendisi bitirdiği pozisyonu iyi seyredin, çünkü bir ikincisi olmayacak” sözü kafa karıştırıcı. Ayrıca Phil Jackson da kariyeri boyunca ilk kez gerçek bir point guard ile oynayacak. Ama gerçek olan bir şey var ki Payton yüzüğe kariyeri boyunca ilk kez bu kadar yakın. Hatta finale çıktıkları zamandan bile…
UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.
Alıntı ile Cevapla