Tekil Mesaj gösterimi
  #2 (permalink)  
Alt 15.02.07, 09:44
ZipMaker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ZipMaker
İlk KeLBaYKuŞ!
 
Kaydolma: 28.08.06
Erkek
Mesajlar: 12.101
Teşekkürler: 516
Üyeye 12.628 kez teşekkür edildi
Standart Dil Öğrenme Süreci

Dil Öğrenme Süreci



Anadil Öğrenme
Yabancı Dil Öğrenme
İyi Bir Yabancı Dil Öğretmeni Olabilme
Dilbilgisi Öğretimi
Okuma Öğretimi
Yazılı Anlatım Öğretimi
Dinleme/Anlama ve Konuşma Öğretimi
Yabancı Dil Öğrenme ve Uzaktan Öğretim Sistemi ile Yabancı Dil Öğretimi/Öğrenimi
Örgün ve Yaygın Eğitim Sisteminin Yabancı Dil Öğretiminde Kullanımı
Anadil Öğrenme

Anadilini öğrenen bireyler o dilin seslerini tanımayı, seslerin nasıl telaffuz edileceğini, sözcüklerde vurgunun nereye yerleştirileceğini, farklı tonlamaların farklı anlamlar yaratacağını bilinçaltına yerleşmiş dürtüler yardımıyla edinirler. Bu bilgiye dayanarak, o dilde sonsuz sayıda tümce üretebilirler Anadilini öğrenen kişiler o dildeki sözcük bilgisini de otomatik olarak edinirler. İçinde yaşadıkları toplumun kültürel değerleri ve toplumsal dil kullanımı kuralları yoluyla bu sözcüklerin nasıl kullanıldığını, ne zaman ve hangi durumlarda değişik anlamlar taşıdığını bilirler.



Yabancı Dil Öğrenme
Yabancı dil öğrenme kısaca, bir dili kullanmak için gerekli becerileri kazanma süreci olarak tanımlanabilir. Dil öğreniminde kazanılması ya da edinilmesi gereken temel beceriler dilbilgisi, okuma, yazma ve konuşma becerileridir.

Yabancı dil öğrenimini anadil öğrenimiyle karşılaştırırsak; anadilini öğrenen kişinin bu becerileri doğal olarak edindiğini, yabancı dil öğrenen kişinin ise bu becerileri sınıf ortamında edindiğini görürüz.

Yabancı dil öğretimi uzun yıllar boyunca bir dilin sözcük dağarcığı, belli başlı dil bilgisi yapıları, seslerin telaffuzu gibi bilgilerin öğrencilere aktarılması süreci olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla, günümüze kadar gelişen dil öğretim yöntemleri genellikle, öğretmenin yukarıda saydığımız bilgileri öğrencilerine nasıl aktarması gerektiğini anlatan öğretmen odaklı yöntemler olmuştur.

Son yıllarda ise yalnızca dil öğretimi süreci değil, dil öğrenimi süreci de önem kazanmıştır. Bu süreci kısaca “ beceri kazanma” süreci olarak tanımladık. Aslında bu, dilbilgisel yetinin yanı sıra iletimsel yetinin de kazanılması sürecidir. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda dil öğretiminin öğrenci odaklı olması gerektiğini görüyoruz. Bu yöntemde öğrencinin kendisine öğretilen temel bilgileri kendi iletişimsel amaçları için kullanması önemlidir. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım:

Örneğin, otomobil kullanmayı öğreniyorsunuz. Direksiyon başına geçmeden önce öğreticinizden ‘debriyaj’, ‘fren’, ‘gaz pedalı’, ‘vites’ gibi kavramların ne olduğunu ve ne işe yarayacağını belirten teknik bilgileri almanız gerekecektir. Daha sonra, bu öğrendiğiniz bilgileri uygulayarak otomobili kullanmaya başlayabilirsiniz. Kuşkusuz, yalnızca bu teknik bilgileri bilmek size yetmeyecektir. Debriyaj ve vitesi birlikte kullanmak, vites küçültmek, süratinizi ayarlamak gibi ‘becerileri’ de edinmeniz gerekecektir. Bu bilgi ve becerilerinizi birleştirdiğiniz zaman otomobilinizi kullanabilirsiniz. Daha sonraki aşama da trafik kurallarını öğrenme ve uygulama aşamasıdır.

Dil öğrenimine gelince, ilk aşamada dilbilgisi kuralları (zamanlar, sıfatların kullanımı vb.), belli başlı sözcüklerin anlamları gibi ‘teknik bilgiler’ edinmeniz gerekir. Daha sonraki aşamalarda dinleme/anlama, okuma, yazma ve konuşma gibi dil ‘becerileri’ni edinirsiniz. Bu arada da toplumsal dil kullanım kurallarını kavrayarak o dilde sözlü/yazılı iletişim kurabilirsiniz.

Sonuç olarak, yabancı dil öğrenme sürecini şöyle özetleyebiliriz.

dilin yapısını öğrenme
dil becerilerini kazanma
amaç dilin kültürel öğelerini tanıma
dilin farklı toplumsal ortamlarda nasıl kullanıldığı bilgisini edinme
dilin yapı ve beceri bilgileriyle birlikte toplumsal kullanımını da birleştirerek iletişim kurma.


İyi Bir Yabancı Dil Öğretmeni Olabilme
Siz öğrencilerimizin yabancı dil öğrenen bireyler olarak bu sürecin içerisinde olduğunuzu biliyoruz. Sizler hem öğrenci hem de öğretmen adaylarısınız. Bu nedenle sizleri dil öğretimi konusunda da bilgilendirmek istiyoruz.

Dilbilgisi Öğretimi
Dil bilgisini bir dilin yapı taşı olarak tanımlayabiliriz. Bu bilgi olmadan bir yabancı dili öğrenmek zordur. Ya da sadece sözlü iletişim kurmak amacıyla böyle bir öğrenme söz konusu olabilir. Dilbilgisi kuralları bize o dildeki sözcüklerin nasıl biçim değiştirdiğini, sözcüklerin tümcelerde nasıl bir araya getirildiklerini anlatır. Örneğin; ‘speak’ sözcüğünün geçmiş zamanda yapılan eylemi anlatmak için ‘spoke’ olarak değiştiğini; ya da “pretty” sözcüğünün yalnızca ‘sıfat’ olmadığını; tümce içindeki kullanımına göre kimi zaman da zarf (adverb) görevini yüklendiğini; fiillerden nasıl isim türetildiği, soru tümcelerinin nasıl oluşturulduğu gibi pek çok konuyu dilbilgisi kuralları ile öğreniriz.

Dilbilgisi öğretiminde dilin işlevsel boyutlarını da göz ardı etmemek gerekir. Dil bir işlevler /anlamlar bileşkesidir. Bu işlevler ancak dilbilgisi yapıları ile ifade edilebilir. Bir yapı ya da kalıp birden fazla işleve sahip olabilir. Örneğin; İngilizce’de şimdiki zamanı ifade eden “present continuous tense” ile kurulmuş bu tümceleri ele alalım:

(1) “The bell is ringing” , (2) “She is always complaining” , (3) “I am seeing him tomorrow” , (4) “We are going to the seaside at the weekend.” . Bu tümcelerden birincisi şu andaki durumu ifade ediyor. Tümce (2) o kişinin sürekli şikayetçi olduğunu; tümce (3) gelecekte yapılacak programlanmış bir olayı, tümce (4) kişilerin yine geleceğe yönelik planlarını anlatmaktadır.

Dilbilgisi öğretiminin hem dildeki işlev ve anlamlara hem de bunları ortaya çıkaran kalıplara yönelik olması gerekir. Çünkü dilbilgisi herhangi bir dilin sisteminin nasıl işlediğini anlatan bir kurallar dizgesi olmasının yanı sıra, aynı zamanda dil kullanımı bilgisidir.

Yabancı dilde dilbilgisi öğretimi için iki yöntem önerilmektedir. Birincisi dil bilgisi kurallarını öğrenmek ve bu kuralları uygun anlamlar içeren tümceler kurarak uygulamaktır. İkincisi ise, yabancı dili “kullanarak”, başka bir deyişle, o dilde okuyarak, yazarak, konuşarak veya dinleyerek dilbilgisi kurallarına ulaşmaktır. Bu iki yöntemden birini seçmek öğrenci profilinize (yani, öğrencilerinizin düzeyi, yaşı gibi faktörlere) bağlıdır. Dilbilgisi öğretiminde önemli olan daha önce de vurguladığımız gibi hem yapıyı hem de işlevi/anlamı öğretmektir.



Okuma Öğretimi
Yabancı dilde okuma becerisi yakın zamana kadar kazanılması gereken, fakat ‘edilgen’ (yani, bireyin kendi kendine kazanabileceği) bir beceri olarak düşünülmüştür. Bu yüzden geleneksel okuma, öğretmen-odaklı etkinliklerle yürütülmektedir. Örneğin, öğretmenin metni yüksek sesle okuması, öğrencilerine aynı şekilde okutturması, anlama sorularını hep öğretmenin sorması, öğrencilerin yanıtlaması gibi. Bu tür derslerde öğretmenden öğrenciye uzanan bir ‘etkileşim’ söz konusudur.

Son yıllarda okuma becerisinin de etkileşimsel (interactive) olduğu kanısı yaygınlaşmıştır. Artık okuyucu ile metin arasındaki etkileşimin, okuma becerisinin kazanılmasında çok önemli olduğu bilinmektedir.

Anadilimizde farklı amaçlarla okuruz. Bilgi edinmek için ansiklopedi, ders kitapları, gazeteler, tren/otobüs tarifelerini okurken; kimi zaman da dinlenmek amacıyla roman, öykü, dergi gibi metinleri okuruz. Başka bir deyişle, bir metni okumak için bir ‘neden’imiz vardır.

Yabancı dilde yapılan okuma da böyledir. Yabancı dil öğrenen kişiler de farklı amaçlarla okuma eylemini gerçekleştirirler. Fakat yabancı dilde okuma eylemini engelleyen pek çok faktör vardır. Örneğin; metinde bilinmeyen sözcük sayısının çok olması, metnin uzun olması, okuma dersinde yapılan alıştırmaların tekdüze olması gibi.

Öğrencilerimize okuma becerisini kazandırabilmek için kullanabileceğimiz pek çok okuma stratejisi vardır. Bunlar, okurken genel anlamı yakalamaya yönelik ‘göz atma’(scanning) ve ‘detaylı okuma’(skimming), sözcüklerin her birinin anlamını öğrenme yerine; anahtar sözcükleri ‘tahmin edebilme’(guessing vocabulary), sınıfta olabildiğince değişik metin türlerini okuma gibi stratejilerdir.

Bunların yanı sıra öğretmenin, okuyucunun/öğrencinin metne getirdiği bilgilerden de yararlanması gerekmektedir. Başka bir deyişle, okuyucunun metni algılamasını sağlayacak ‘dünya bilgisi’ne (background knowledge) sahip olması gerekmektedir.

Bu konuda öğrenciler yetersiz kaldığında öğretmenin görevi bu ‘altyapı’yı öğrencilerin kendi yaşantılarına gönderimde bulunarak, onların da katılımıyla sağlamaktır. Ancak bu yolla metni okumak için gerekli “neden” oluşturulabilir.

Okuma becerisinin kazandırılmasında etkin olan başka bir strateji de metindeki ‘araçlar’ dan yararlanmaktır. Bunlar, metni özetleyen giriş bölümleri, genellikle metnin sonunda yer alan sözcüklerin kullanımı, metindeki resim ve çizimler, açıklamalar, noktalama işaretleri, anlamı etkileyen bağlaçların kullanımı, göndergeler ve söylem belirticileridir. Bunların yanı sıra, yazarın amaçlarını anlamak da metnin anlaşılması açısından çok önemlidir. Bu da tümcelerin işlevlerinin olumlu ya da olumsuz anlamlar içerip içermediğinin anlaşılmasını, öne sürülen ana fikrin bulunmasını gerektirir.

Okuma eylemi genellikle “sözcük” öğretiminde kullanılan bir araç olarak görülmektedir. Aslında sözcük öğreniminin tüm dil becerilerinin kazanılmasında çok önemli bir yeri vardır. Okuma eylemini gerçekleştirmek için de her sözcüğün anlamını öğrenmek yerine, metnin anlam bütünlüğünü etkileyen anahtar sözcüklerin anlamlarını tahmin etme öğretilmelidir. Bu da metindeki diğer sözcük ve araçlar yardımıyla yapılabilir. Anlaşılması güç sözcükler ise sözlük yardımıyla çözümlenebilir. Bu nedenle “sözlük çalışması” da okuma dersinin vazgeçilmez stratejilerinden biridir.

Yukarıda saydığımız stratejilerden yararlanarak öğrencilerimize okuma becerisini “etkileşimsel” olarak kazandırabiliriz.



Yazılı Anlatım Öğretimi
Günlük hayatta çok çeşitli amaçlar için yazılı anlatıma başvururuz. Haberleşme için mektuplar, kısa notlar, tebrik kartları yazar; ders çalışırken veya bir konferans dinlerken notlar alabiliriz. Ya da işimiz gereği resmi yazışmalar yapabiliriz. Başka bir deyişle, yazmak için mutlaka bir “neden” imiz vardır. Yabancı dilde yazma becerisi ise gerçekleşmesi çok kolay olmayan, vakit gerektiren bir beceridir. Bu beceriyi kazandırabilmek için öğrencinin o dilin dilbilgisi yapılarını ve sözcük dağarcığını epeyce öğrenmiş olması ve bu bilgilerini kullanarak ‘yazma’ eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Yazılı anlatım dersinde öğrencilere bir konu verip bu konuda bir kompozisyon yazmalarını istemek günümüz dil öğretimi yöntemleri açısından pek de kabul görmemektedir. Bunun yerini öğrencilerin; belirli bir amaç doğrultusunda ‘yazma’ ya yönlendirilmesi yaklaşımı almıştır. Eğer öğrencilerin yazmak için bir “ nedenleri” olursa yazılı anlatım zevkli bir uğraş haline getirilebilir.

Yazılı anlatım öğretiminde iki ayrı amaçtan söz edebiliriz. Yazılı anlatım alıştırmaları öğrencilerin o ana kadar öğrendikleri dilbilgisi yapıları ve sözcüklerin pekiştirilmesine yardımcı olabilir. Aynı zamanda öğrenciler bir yabancı dilde bir amaç doğrultusunda ‘yazma’yı öğrenebilirler. İkinci amacımıza ulaşmak için öğrencilerimize herhangi bir konuda yazabilmek için gerekli olan ‘bilişsel planlama’yı da öğretmemiz gerekecektir.

Yazılı anlatım stratejilerini şöyle sıralayabiliriz: sözcüklerin doğru olarak yazılması, noktalama işaretlerinin kullanımı, metnin türü ve buna bağlı olarak uygun sözcük seçimi; görüş ve düşüncelerin organizasyonu. Bunların yanı sıra öğretmenin öğrencileri ‘yönlendirmesi’ de önemli bir stratejidir. ‘Yönlendirme’ öğrencinin, bir bakıma, yazacağı konuya yoğunlaşmasını sağlayan bir stratejidir. Ayrıca, yönlendirme, yazılmış metinlerin dönüt verilerek tekrar yazılması ve tamamlanması, içerik ve işlev hakkında öğrencilerin bilgilendirilmesi süreci olarak da tanımlanabilir. Okuma öğretiminde olduğu gibi, yazılı anlatım öğretiminde de öğretmen, öğrenci ve yazılacak metin bu sürecin en önemli unsurlarıdır. Öğretmen diğer becerilerde de olduğu gibi ‘yazma’ becerisinde de örnek metinler kullanarak gerekli ‘alt yapı’yı yaratmaktadır. Bu örnek metinler yardımıyla öğrenci de yazacağı metinde kullanılacak sözcük ve yapılar hakkında ön bilgiye sahip olmaktadır. Nasıl okuma öğretiminde yazarın amacını anlayabilmek önemli bir faktörse; yazma öğretiminde de öğrencilerin fikirlerini ifade edebilmeleri için onları bir düzene koymayı (bilişsel planlama) öğrenmeleri gerekmektedir. Öğrencilerin metin türleri ve metin gelenekleri konusunda da bilgileri olması daha iyi yazmalarını sağlayacaktır.

‘Hataların düzeltilmesi’ konusunun da yazılı anlatım öğretiminde önemli bir yeri vardır. Öğrencilerin dil düzeylerine ve farklı amaçlarına bağlı olarak değişik ‘hata düzeltme’ stratejileri uygulanabilir. Bunlar; eğer sürekli bir yazma eylemi gerçekleşiyorsa sürekli dönüt verilmesini, ya da belirli semboller kullanılarak öğrencilerin kendi hatalarını düzeltmeleri; ya da öğrencilerin birbirlerinin hatalarını düzeltmesi gibi farklı stratejiler olabilir.



Dinleme/Anlama ve Konuşma Öğretimi
Dinleme/anlama aşaması konuşma becerisinin kazanılmasında ilk aşamadır. Bu nedenle konuşma öğretimini dinleme/anlama’dan ayrı olarak ele almamak gerekir.Yabancı dil öğrenimi sürecinde kazanılması gereken iki önemli unsur ‘doğruluk’(accuracy) ve ‘akıcılık’(fluency)’tır. ‘Doğruluk’, dilbilgisi yapılarını amaca uygun kullanabilme olarak; ‘akıcılık’ ise o yabancı dilde ‘iletişimi sağlamak’ olarak tanımlanabilir.

Nasıl yazılı anlatım öğrenimi/öğretiminde yeterli alt yapıyı (dilbilgisi, sözcük bilgisi gibi) oluşturduktan sonra dil öğrenen kişinin farklı ortam ve nedenlerle farklı metinler (yazılı metinler) oluşturmalarını bekliyorsak; konuşma becerisinin edinilmesinde de önce sesbirimcilikleri ayırt etme, sözcükleri algılama, bunlara anlam yüklemeyi öğrendikten sonra; bu becerileri kullanarak amaç dilde sözlü iletişim kurmalarını bekliyoruz.

Konuşma öğretiminde bağlamın çok önemli bir yeri vardır. Diğer dil becerileri için bağlamı ‘alt yapı’ olarak tanımlamıştık. Konuşma becerisinin kazandırılması sürecinde ‘bağlamın’ hazırlanması öğrencinin konuşmak için belirli bir ‘nedeni’ olmasını sağlayacak ve aynı zamanda öğrenme sürecini de doğallaştıracaktır.

Dinleme/anlama etkinlikleri yoluyla öğrencilere doğruluk ve akıcılık kazandırılabilir. Bu nedenle öğrencilere konuşulan İngilizce’yi yansıtan metinlerin dinletilmesi önemlidir.

Bunun yanı sıra sözlü iletişimde en önemli öğe konuşmacılar arasındaki bilgi boşluğudur (informationgap). Günlük hayatta konuşma nedenlerimizden en önemlisi karşımızdaki kişinin bilmediği bir bilgiye sahip olmamız ve onu iletmek istememizden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle konuşma öğretiminde kullanılacak etkinliklerde bu özelliğe dikkat edilmesi gerekir.



Yabancı Dil Öğrenme ve Uzaktan Öğretim Sistemi ile Yabancı Dil Öğretimi/Öğrenimi
Yabancı dil öğretimi günümüzde etkileşimsel bir süreç olarak kabul edilmektedir. Bu süreci oluşturan ögeler öğretmen, öğrenci ve ders materyalleridir. Bu üç ögenin etkileşimi sonucunda yabancı dil öğrenimi/öğretimi gerçekleşebilir.

Bu süreçte öğretmen yalnızca gerekli bilgileri aktarmakla kalmaz; öğrencisinin dili kullanabilmesi için gerekli ‘altyapı’yı da hazırlar. Başka bir deyişle, öğretmenin rolü öğrencisini sınıf içi iletişimsel etkinliklerde; gerektiğinde o grubun bir üyesi olarak desteklemek ve yol göstermektir.

Öğrenci ise alışılageldiği gibi klasik anlamda öğrenci değil; öğrenen bir bireydir. Başka bir deyişle öğrenmek için isteği olan, araştıran bir bireydir. Bu da sürekli kendi kendini motive etmesini ve bilgi edinmesini gerektirir. Günümüzde bireysel öğrenme giderek önem kazanmaktadır. Her bireyin kendine özgü öğrenme yöntemleri vardır. Bireyin başarılı olabilmesi için bu yöntemleri kullanması ve kendisine bir dil öğrenme ‘stratejisi’ oluşturması gerekmektedir.

Ders materyalleri deyince; geleneksel olarak ders kitabı akla gelmektedir. Günümüzde ders kitapları tek bir kitaptan değil; öğretmen için hazırlanan öğretmen kitabı aynı zamanda öğrenci için hazırlanan çalışma kitabı, kasetler hatta video kasetlerden oluşan ‘kit’ler halinde bulunmaktadır.

Konuyu daha geniş açıdan bakıldığında; artık ders malzemelerinin yalnızca kitaplardan oluşmadığını, eğitim teknolojilerinin de dil öğretimi sürecinde çok büyük bir yer aldığını görürüz.

60’lı yıllarda kullanılmaya başlanan dil laboratuarlarının yerini günümüzde daha işlevsel olan ve aynı zamanda görüntü sağlayan “multi-medya” laboratuarları almıştır. Görsel materyaller olan video kasetler yerlerini CD-ROM ve bilgisayarlara bırakmışlardır.

Eğitim teknolojileri de bir anlamda çağa ayak uydurmuştur. Dil laboratuarları sınırlı sayıda öğrenciye hizmet verdiği ve çok pahalı bir teknoloji olduğu için artık pek kullanılmamaktadır. Bunların yerine İnternet bağlantılı bilgisayar laboratuarları gündeme gelmiştir.

Ülkemizde de, bütün dünyada olduğu gibi, İngilizce öğrenimi talebinin yoğunlaşması uzaktan eğitim sistemini, yeni gelişen eğitim teknolojileri desteğiyle, gündeme getirmiştir. Uzaktan Öğretim Sistemine dayalı dil öğrenimi/öğretimi sürecinde dil öğrenen bireyler olarak tanımladığımız öğrenciler hem kendi stratejilerini daha kolay çizecekler hem de bilgiye daha kolay erişeceklerdir. Bu sistemde sınıf içi öğrenim/öğretim sürecinin gereği olan ders kitapları ve diğer materyallerin yanı sıra, CD-ROM ve İnternet kullanımı da öğrenciye sunulacaktır.

Uzaktan eğitim sistemi kavramı da teknolojinin gelişmesiyle birlikte değişmektedir. Eskiden posta yoluyla yollanan belli bir kitabın üniteleri ve sorularından oluşan materyaller yerine, günümüzde daha etkileşimsel iletişim kanalları kullanılmaktadır. Öğrenciler bu kanalları kullanarak sorularına gecikmeden yanıt alabilirler; alanlarıyla ilgili web sayfalarını ziyaret edebilirler.


Örgün ve Yaygın Eğitim Sisteminin Yabancı Dil Öğretiminde Kullanımı
Türkiye’de son yıllarda, bilgiye erişmek için gerekli iletişimi sağlayabilmek çabaları İngilizce öğrenme talebini doğurmuştur. 1982 yılından itibaren açılan Eğitim fakülteleri, konusunda uzman İngilizce Öğretmenleri yetiştirmektedir. Fakat fiziki kapasite yetersizliği nedeniyle örgün programların Türkiye’nin İngilizce Öğretmeni açığını kapatacak sayıda öğretmen yetiştiremediği görülmektedir.

Bu nedenle, Anadolu Üniversitesi MEB ile işbirliğine giderek İÖLP’yi başlatmıştır. Bu programda hem ‘örgün’ hem de ‘yaygın’ öğretimin birleştirildiği bir ‘karma eğitim modeli’ uygulanacaktır. İÖLP’de ilk iki yıl İngilizce öğretimi ‘yüz yüze’ örgün olarak yapılacaktır. Bunun nedeni okuma, yazma, konuşma ve dilbilgisi gibi derslerin etkileşimsel sınıf ortamında daha etkin öğretilmesidir.

Karma modelin ikinci kısmı ise uzaktan öğretim modelidir. İki yıl sonunda yeterli dil becerilerini edinen öğrenciler mesleki bilgileri içeren dersleri bilgisayar teknolojileri desteğiyle uzaktan öğretim yoluyla almaları öngörülmüştür.


kaynak:
UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.
Alıntı ile Cevapla