Tekil Mesaj gösterimi
  #29 (permalink)  
Alt 24.10.09, 09:11
Walter Bishop - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Walter Bishop
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 21.08.09
Erkek - 30
Mesajlar: 2.158
Teşekkürler: 447
Üyeye 347 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Zaman Yolcusu'nun Günlüğü| The Time Traveler's Diary (TANITIM)

Yeni bir poster Poster yapımı Ayça Tanrıkulu. Hikayeye' özel
Resimdeki sarışın çocuk Richard diğer kız ise Deborah
UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.




4.Bölüm: I Know Who You Are!
PART-1


“İnanamıyorum, şimdi onu gerçekten bulmanı istiyorum” dedi Paul.

Micky’nin telefonu çaldı bu arada. Telefonu kulağına götürdü ve bir ses şöyle fısıldadı telefondan: “Join or Die”


Telefon kapandı. Micky’de telefonu eline aldı. Paul Micky’de bir şaşkınlık olduğunu fark ettiğinde sordu.

“Ne oldu? Arayan kimdi?”

Birkaç dakika kadar Micky’den hiçbir ses gelmedi. Sonra ağzından tek bir kelime çıktı.

“o”

“o kim?” dedi Paul.

“Dün gece parktaki adamı öldüren vampir”

“Ne dedi peki?”

“Join or Die (Katıl veya Öl)”


Gözlerinin mavisine rastladı öpüşürken sahilde. Karanlığın arasında tuttu ellerini ve dudaklarını dudağına değdirdi hafif bir şekilde. Kendine doğru çekerek daha sert bir öpücük kondurdu dudaklarına, bütün vücudunu sardı ve tek bir beden oluştu uzaktan bakınca.
Banklardan birine oturdu kızı, kucağına alarak öpmeye başladı yüzünü.

Buluşmaya gelirken bunun olacağını aklından bile geçirmiyordu. Bunun sadece ailece bir konuşma olacağını sanıyordu. Isabel’in kendisini sevdiğini ve onunla olmak istediğini hayatta düşünemezdi ki zaten. Ağabeyinin sevgilisiyle beraber olma düşüncesini kim aklına getirebilirdi. Bunun bir önemi yoktu zaten o saatten sonra kaç aydır haber alınamıyordu ağabeyinden.
Bunu kafaya takmayarak daha istekli bir şekilde öpmeye başladı. Yüzünü, ensesini ve boynunu öpüyordu sürekli.

Kimsenin olmadığı sadece ikisinin olduğu büyük bir sahildi. Yaprakların ağaçlardan ayrılması dışında hiçbir olay olmuyordu.

Isabel kucağından kalktı ve bir şeyler söylemeye başladı.

“Seninle birlikte olmak istiyorum James”

James ne yapacağını bilmiyordu. Kardeşinin sevgilisi ile beraber olmak doğru bir şey miydi? İki dakika içinde bir karar vermesi gerekiyordu. Kendi nefsine yenilerek içindeki kötü sesi dinledi ve ağzından o yanlış kelimeler döküldü.

“Burada ne işimiz var o zaman?”

Dediği anda Isabel James’in elini tutarak arabaya doğru ilerlediler. Isabel arabanın arka koltuğuna geçti ve James’i de yanında çağırdı. James de gelince arabanın kapılarını kilitleyerek soyunmaya başladılar. Arabanın camları siyah olduğundan dışarıdan birinin onları görmesi zordu.

Isabel üzerine giydiği bluzu çıkarmıştı sadece altındaki eteği çıkarmasına gerek bile yoktu ki zaten. James ise pantolonunu çıkardı ve ön koltuğa bıraktı.

Bir an mavi gözleri ile birbirlerine baktılar ardından James Isabel’e yaklaştı. Bankın orada öpüştükleri gibi öpmeye başladı yine Isabel’i. Isabel erkeklere özgü edepsiz yerinin büyüdüğünü gördü James’in. Hemen başlamak istiyordu Isabel. Ellerini James’in kaslı gövdesinde gezdirdikten birden öpüşmeyi bıraktı. Ve arabanın içinde sıcaktan buğulanmış camlarla beraber sevişme sırasında doğal olarak çıkan sesler yükselmeye başladı.

Sabah olduğunda James yataktan mutlu bir şekilde kalktı ve ellerini yüzünü yıkadıktan sonra günlük rutin olarak yaptığı işleri tekrarlamaya başladı. Kapının önünde duran gazeteyi almak için dışarı çıktı. Ayrıca posta kutusunda bulunan postalara bakmak için ise de posta kutusunun yanına geldi. Bir tane mektup gelmişti. Onu da alarak içeri girdi ve dolabın yanına gelerek kahvaltısını hazırladı. Bittikten sonra masaya oturup yemeye başladı. Kahvaltısını tamamladıktan sonra ilk olarak gelen isimsiz mektubu eline aldı ve açtı. İçindeki kâğıdı çıkardı, kâğıdı açtı ve okumaya başladı.
Aslında okunacak fazla bir şey yoktu. Tek bir cümle vardı.

“Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!)




The Time Traveler's Diary

~4.Bölüm:I Know Who You Are~
Part-2


Micky kapıdan çıkarken içeriye asansörde karşılaştığı sert görünümlü adam girdi. Elindeki çantasını yere bırakarak Paul’un masasına paralel olan koltukların birine oturdu.

“Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?” dedi Paul.

Sert görünümlü, gizemli adam:

“Richard’ın nerede olduğunu biliyorum?” diyince Paul irkildi bir anda ve

“Ne dediniz duyamadım” gibi klasik bir cümle kurdu.

“Hayır, yanlış duymadınız nerede olduğunu biliyorum.”

“Bruno’nun hareminde demeyin lütfen!”

“Hayır, oradan ayrılalı aylar geçti. Elinizdeki günlüğün sayfalarını 3 ay önce yazmıştı. Günlüklerde belli bir tarih yok dikkat ederseniz, tarihleri bilerek atmamış.”

“Peki, şuan nerede o?”

“Bunu hemen söyleyeceğimi mi sandın? Bunu size söylerim ama bu karşılıksız olmaz.”

“Ne istiyorsun?”

“Micky Symon’ı istiyorum. Onu bana kendi ellerinle getireceksin ve böylece onun nerede olduğunu sana söyleyeceğim.”

“Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde.”

“İnanmayacağını biliyordum ve bu yüzden bu fotoğrafı getirdim, bir göz at istersen.”

Paul fotoğrafı incelerken bir yandan da karar veriyordu. Micky’i onlara teslim etmelimiydi? Bu adamlar kimdi? Ve Micky’i neden istiyorlardı? Bütün bu soruları merak etmesine rağmen yapacağı pek fazla bir şey yoktu. Kendi hayatını kurtarmak için Richard’ı bulmak zorundaydı.

“Tamam, yarın Micky’i vereceğin bir adrese göndereceğim, onu orada sıkıştırıp yakalayabilirsiniz.”

“Hayır, biliyorsun ki Micky bir vampir avcısı, bizleri avlamakta üstüne yoktur. Onun için onu bayıltacak ve vereceğim adrese getireceksiniz. Yoksa Richard’ı asla bulamazsın.”

Paul karşısındaki kişinin bir vampir olduğundan habersiz onunla konuşmuştu. Şimdi ise onun bir vampir olduğunu öğrendi. Bu onu epey bir şaşırmıştı ve biraz da korkutmuştu. Yine de teklifini kabul etmekten başka bir seçeneği yoktu.


***

Isabel sevgilisini öz kardeşi ile birlikte dün gece sahilde bir arabanın içinde aldatmıştı. Bunu hiç takmıyor gibiydi kafasına, her zaman ki gibi yine işe gitmek için evden çıktığında çok rahattı. Dün gece James ile birlikte olduğu arabaya binerek işe doğru yol aldı. Paul’un şirketinde mimar olarak çalışıyordu Isabel.
Ofisine girer girmez, bilgisayarını açtı ve gelen maillerine bakmaya başladı. Mesajlara tek tek bakarken “isimsiz” adlı bir mesajı açtı. James’e gelen mesajın aynısıydı.

“Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!)

Isabel mesajı fazla önemsedi, hemen sildi ve mesajlara bakmaya devam etti. Ertesi gün aynı mesaj yine geldi, sonraki gün yine geldi, daha sonraki gün yine geldi. Bu sefer dayanamayan Isabel James’e bir mesajın 3 gündür sürekli geldiğinden bahsetti.

“James 3 gündür e-mailime gelen bir mesaj var. Mesajda “Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!)” diyor.”

“Bu olamaz, posta kutuma 3 gündür sürekli bir mektup geliyor. Her seferinde içinde aynı sana gelen mesajdaki gibi “Kim olduğunu biliyorum.” (I know who you are!) yazıyor. Birisi bize oyun oynuyor olmalı.”

“İkimize de aynı mesajı neden gönderiyor olabilirler ki, ne istiyorlar bizden.”

“Bilmiyorum, birlikte olmamızı istemiyor olabilirler.”

“Sanmıyorum sadece 3 gün oldu. Hem bu mesaj seninle beraber olduktan sonraki gün geldi. Bu kadar hızlı olacağını sanmam.”

“Ne olursa olsun ben hep senin yanında olacağım Isabel. Seni daima kollayacağım. Seni bırakmayacağım asla ve asla.”

Isabel ve James kısa zamanda birbirlerine besledikleri sevgiyle birbirlerine âşık olmuşlardı. Fakat bilmiyorlardı ki bu mesajları gönderenin James’in ağabeyi Richard Steen olduğunu.

***


Her zaman olduğu gibi James iş çıkışından sonra kendi evinde Isabel ile sabaha kadar sevişiyordu. Beraber olduklarının 9.günüydü, mesajlar konuştukları günden beridir gelmiyordu. Yine bir gün James işten çıktıktan sonra eve gelip Isabel’le sevişebilmek için banyosunu yapıyordu. Banyosu bittikten sonra bornozunu giyip saçını kurulayarak salondan içeri girdi. Isabel’i bornoz ile karşılayacaktı. Koltuğa oturarak televizyon izlemeye başladı. Isabel birkaç dakika sonra geldiğinde o da direk banyoya girdi. Banyodan çıktıktan sonra James’in yaptığı gibi üstünde bornozu saçlarını bir havluyla kurulayarak salona geldi. James’in yanına uzandı ve yarım saat kadar televizyon izlediler.

Yarım saat sonra James “artık yatalım mı?” dedi. Isabel onaylar gibi kafasını salladı. Yatak odasına doğru ilerlediler. Yatak odasına girdikten sonra Isabel üstümü değiştirmeye başladı. Isabel üstünü yavaş yavaş değiştirirken James arkasından yavaşça sokuldu ve Isabel’in kulağına fısıldadı.

“Üstünü değiştirmene gerek yok zaten soyunacaksın” diyince Isabel tahrik olmuş bir biçimde James’i bir vampir kuvveti ile yatağa fırlattı. Vahşi bir şekilde kucağına atladı ve hızlıca sevişmeye başladılar. Erkeğinin dudaklarını, boynunu, yüzünü öpüyordu. Sevişirken James hala kardeşi Richard’ı düşünüyordu. Şuan da bile ona ihanet ediyordu ama artık sevişmede James bir şey yapmıyordu. Isabel bütün kontrolü ele almış. Adeta James’le oynuyordu. Isabel yavaşça James’in boxerını aşağıya indirdi ve sadece erkeklere ait olan edepsiz yerini eline alarak oynamaya başladı.

İşte tam o sırada yatak odasının kapısı hızlı bir şekilde açıldı ve içeriye ışık hızıyla biri girdi. Isabel James’in aletini bırakarak kucağından kalktı ve gelenin kim olduğuna bakmak için arkasını döndü. İşte o anda karşısında fokur fokur kaynayan mavi gözleri gördü. Mavi gözleri bir anda kırmızıya dönüştü. Isabel’in karşısında Richard vardı. Masmavi gözleri yerinden çıkacakmış gibiydi ve sanki burnundan dumanlar çıkıyordu.


Bu mesaj; Walter Bishop tarafından '24.10.09 - 09:14' tarihinde değiştirildi. Sebep: Üst üste birden fazla mesaj yazamazsınız.
Alıntı ile Cevapla