KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Genel Başlıklar > Tartışma


Tartışma - Bir çok konu hakkında burada tartışabilirsiniz


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 19.03.08, 07:43
karabey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kovuldu!
 
Kaydolma: 28.08.07
- 34
Mesajlar: 1.177
Teşekkürler: 0
Üyeye 82 kez teşekkür edildi
Yeni Olacağı buydu

Olacağı buydu.



Birinin AKP'ye dur demesi gerekiyordu.



Dur, dur denildi.



Devlet geleneğimizde devleti mağdur edip, mazlum rolü oynamak yoktu.



Yedibin yıllık tarih ardında büyük bir kültür bırakmıştı.



Ne yazık ki AKP'nin bundan haberi yoktu.



Usul, edep, erkan, saygı



En büyüğünden, en küçüğüne görgü kuralıydı.



AKP'de yüzdekırkyedi deprem yarattı.



Her şey tersine döndü.



Ne usul kaldı, ne edep kaldı, ne erkan kaldı, ne de saygı kaldı.



Bunların hepsinin yerini AKP aldı. Varsa yoksa her şey kendisiydi. Kendisinden başkası dilin usulsüzlüğünde eriyip gitti.



Bazen "ananı da al git" oldu.



Bazen "senin çocuğunda işsiz kalsın" denildi.



Bazen "babalar gibi satarız"a dönüştü.



Bazen "Bu adamı kullanın sifonu çekmeyin" öğüdü ABD'de duyuldu.



Türbanı çıkar demek donunu çıkar demeye dönüştü.



Ulema devletin baş tacı yapıldı.



İşi uzatmayalım hangi görgüden söz edelim bilemiyorum.



Görgüsüzlük diz boyunu çoktaan aştı.



Milli irade aç,



Milli irade yoksul,



Milli irade işsiz,



Milli irade çaresiz,



Milli iradenin geleceği allak-bullak edilmiş,



AKP milli iradenin sesiymiş.



Maşallah, maşallah nazar değmez ne diyelim.



Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, çaresizliğin sesi AKP ise



Milli irade bunu altı yıldır doya, doya yaşadı.



Milli irade kendi eliyle kendi geleceğini yok etti.



Bu milli irade Türkiye Cumhuriyetinin bildiği milli irade değil. AKP için ABD ve AB tezgahlarında hazırlanan BOP milli iradesinden başkası değil.



Dikkat ederseniz "Dur!" sözcüğüne en çok kızan ABD ve AB oldu.



Niye?



Çünkü kendi iradeleri sarsıldı.



Bu iradelerinin kanlı yüzü BOP projesi Irak topraklarını kan gölüne çevirdi.



Irak topraklarına sınırsız ölüm özgürlüğünü getirdi.



Şimdi dönelim bizim bildiğimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün bize armağan ettiği yasama, yürütme, yargı içindeki o derin bilince. Aklın ve bilimin getirip önümüze koyduğu yaşam anlayışına.



AKP'nin bundan da haberi yoktu.



Vardı da haberi yoktu.



Yasamayı ele aldı.



Yürütmeyi ele aldı.



Yargı AKP'ye teslim olmadı.



İşte kıyamette burada koptu.



Yargı dur dedi dur.



Senin bildiğin yanlış, uygulaman yanlış.



Türkiye Cumhuriyeti şahlık değil, sultanlık değil, padişahlık değil.



Türkiye Cumhuriyetinin bir Anayasası var. Sen ona tabisin.



Anayasa yasalarla bu ülkenin nasıl yönetileceğini önüne koymuş. Senin bundan haberin yok!



Her istediğimi yaparım diye bir kural yok.



Anayasanın dokunulmaz ilkelerini feriştahta olsan aşamazsın, dur orada.



İşte, Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcısının da dediği bu.



Başsavcı Anayasayla kendisine verilen görevi yapıyor. Bunu yapmamış olsa Anayasaya karşı suç işlemiş olacak.



Buna kızmak niye, buna hakaret niye, kime meydan okuyorsunuz? İki gündür savcıyı bir linç etmediğiniz kaldı. Bunu hangi hakla, hangi yetkiyle, hangi yasayla yapıyorsunuz?



Bizim milli irademizde böyle bir linç kültürü yok.



Ben Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşıyım.



Askerliğimi yapıyorum, vergimi ödüyorum, vatandaşlık hakkım olan seçme seçilme haklarımı kullanarak önüme koyduğun programınla seni ülkemi yönetmek için seçiyorum.



Senin görevin benim refahımı düşünmek, geleceğimi daha iyi yapmak, yaşadığım toprakları korumak, kollamak. Anayasa senin ve benim hareket alanlarımızı belirlemiş. Hangimiz hata yaparsak yargı önümüze çıkacak. Eşitler arasındaki kuvvetler prensibi bu.



Senin benden farkın ne ki bu anlayışın dışına çıkıyorsun. Benim sana verdiğim yetkiyi kötüye kullanıyorsun.



Benim anamın, bacımın, kızımın, karımın başındaki örtüden sana ne? Senin böyle bir görevin yok ki. Ben böyle bir yetkiyi vermem sana. Aklını başına al. Durduğun yeri bil. Karımın, kızımın, anamın, bacımın başörtüsünden elini çek. Mahremime girme, özelime girme. Git kendi dinini kendince yaşa. Onu da kendi mahreminde, kendi özelinde koru. Anayasa, yasalar ne diyorsa ona uy. Memleketi türbanın ucuna takıp germe. Türbanın altında ne yatıyor onu söyle. Yetti artık.



Olması gereken oldu. Yargı AKP'nin yaptığı yanlışlara dur dedi.



Yok. Ben bunları yapmadım diyorsan yargının sonunda aklanırsın.



Niye bağırıyorsun? Kimi çağırıyorsun? Neden telaşlanıyorsun? Neden hakaret ediyorsun? Neden ikide birde yaptığın kusurlardan mazlum rolünü oynuyorsun?



Adalet herkes için gerekli.



Adaletin terazisini iyice eğme.



Bari adalete saygılı ol.



Sözün özü bundan sonrası yargının işi, ak mı kara mı bundan sonra görülür.



Bu arada olan Aşık Veysel'e oldu.



Aşık Veysel'in gittiği uzun ince yolla AKP'nin gittiği uzun ince yol o kadar farklı ki..



Saza cümbüş evi gözüyle bakanların aklı Veysel'in uzun ince yoluna ne kadar erer onu bilemiyorum.



Onu da Türkülerin yürekli diline bırakalım.




Birinin AKP'ye dur demesi gerekiyordu.



Dur, dur denildi.



Devlet geleneğimizde devleti mağdur edip, mazlum rolü oynamak yoktu.



Yedibin yıllık tarih ardında büyük bir kültür bırakmıştı.



Ne yazık ki AKP'nin bundan haberi yoktu.



Usul, edep, erkan, saygı



En büyüğünden, en küçüğüne görgü kuralıydı.



AKP'de yüzdekırkyedi deprem yarattı.



Her şey tersine döndü.



Ne usul kaldı, ne edep kaldı, ne erkan kaldı, ne de saygı kaldı.



Bunların hepsinin yerini AKP aldı. Varsa yoksa her şey kendisiydi. Kendisinden başkası dilin usulsüzlüğünde eriyip gitti.



Bazen "ananı da al git" oldu.



Bazen "senin çocuğunda işsiz kalsın" denildi.



Bazen "babalar gibi satarız"a dönüştü.



Bazen "Bu adamı kullanın sifonu çekmeyin" öğüdü ABD'de duyuldu.



Türbanı çıkar demek donunu çıkar demeye dönüştü.



Ulema devletin baş tacı yapıldı.



İşi uzatmayalım hangi görgüden söz edelim bilemiyorum.



Görgüsüzlük diz boyunu çoktaan aştı.



Milli irade aç,



Milli irade yoksul,



Milli irade işsiz,



Milli irade çaresiz,



Milli iradenin geleceği allak-bullak edilmiş,



AKP milli iradenin sesiymiş.



Maşallah, maşallah nazar değmez ne diyelim.



Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, çaresizliğin sesi AKP ise



Milli irade bunu altı yıldır doya, doya yaşadı.



Milli irade kendi eliyle kendi geleceğini yok etti.



Bu milli irade Türkiye Cumhuriyetinin bildiği milli irade değil. AKP için ABD ve AB tezgahlarında hazırlanan BOP milli iradesinden başkası değil.



Dikkat ederseniz "Dur!" sözcüğüne en çok kızan ABD ve AB oldu.



Niye?



Çünkü kendi iradeleri sarsıldı.



Bu iradelerinin kanlı yüzü BOP projesi Irak topraklarını kan gölüne çevirdi.



Irak topraklarına sınırsız ölüm özgürlüğünü getirdi.



Şimdi dönelim bizim bildiğimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün bize armağan ettiği yasama, yürütme, yargı içindeki o derin bilince. Aklın ve bilimin getirip önümüze koyduğu yaşam anlayışına.



AKP'nin bundan da haberi yoktu.



Vardı da haberi yoktu.



Yasamayı ele aldı.



Yürütmeyi ele aldı.



Yargı AKP'ye teslim olmadı.



İşte kıyamette burada koptu.



Yargı dur dedi dur.



Senin bildiğin yanlış, uygulaman yanlış.



Türkiye Cumhuriyeti şahlık değil, sultanlık değil, padişahlık değil.



Türkiye Cumhuriyetinin bir Anayasası var. Sen ona tabisin.



Anayasa yasalarla bu ülkenin nasıl yönetileceğini önüne koymuş. Senin bundan haberin yok!



Her istediğimi yaparım diye bir kural yok.



Anayasanın dokunulmaz ilkelerini feriştahta olsan aşamazsın, dur orada.



İşte, Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcısının da dediği bu.



Başsavcı Anayasayla kendisine verilen görevi yapıyor. Bunu yapmamış olsa Anayasaya karşı suç işlemiş olacak.



Buna kızmak niye, buna hakaret niye, kime meydan okuyorsunuz? İki gündür savcıyı bir linç etmediğiniz kaldı. Bunu hangi hakla, hangi yetkiyle, hangi yasayla yapıyorsunuz?



Bizim milli irademizde böyle bir linç kültürü yok.



Ben Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşıyım.



Askerliğimi yapıyorum, vergimi ödüyorum, vatandaşlık hakkım olan seçme seçilme haklarımı kullanarak önüme koyduğun programınla seni ülkemi yönetmek için seçiyorum.



Senin görevin benim refahımı düşünmek, geleceğimi daha iyi yapmak, yaşadığım toprakları korumak, kollamak. Anayasa senin ve benim hareket alanlarımızı belirlemiş. Hangimiz hata yaparsak yargı önümüze çıkacak. Eşitler arasındaki kuvvetler prensibi bu.



Senin benden farkın ne ki bu anlayışın dışına çıkıyorsun. Benim sana verdiğim yetkiyi kötüye kullanıyorsun.



Benim anamın, bacımın, kızımın, karımın başındaki örtüden sana ne? Senin böyle bir görevin yok ki. Ben böyle bir yetkiyi vermem sana. Aklını başına al. Durduğun yeri bil. Karımın, kızımın, anamın, bacımın başörtüsünden elini çek. Mahremime girme, özelime girme. Git kendi dinini kendince yaşa. Onu da kendi mahreminde, kendi özelinde koru. Anayasa, yasalar ne diyorsa ona uy. Memleketi türbanın ucuna takıp germe. Türbanın altında ne yatıyor onu söyle. Yetti artık.



Olması gereken oldu. Yargı AKP'nin yaptığı yanlışlara dur dedi.



Yok. Ben bunları yapmadım diyorsan yargının sonunda aklanırsın.



Niye bağırıyorsun? Kimi çağırıyorsun? Neden telaşlanıyorsun? Neden hakaret ediyorsun? Neden ikide birde yaptığın kusurlardan mazlum rolünü oynuyorsun?



Adalet herkes için gerekli.



Adaletin terazisini iyice eğme.



Bari adalete saygılı ol.



Sözün özü bundan sonrası yargının işi, ak mı kara mı bundan sonra görülür.



Bu arada olan Aşık Veysel'e oldu.



Aşık Veysel'in gittiği uzun ince yolla AKP'nin gittiği uzun ince yol o kadar farklı ki..



Saza cümbüş evi gözüyle bakanların aklı Veysel'in uzun ince yoluna ne kadar erer onu bilemiyorum.



Onu da Türkülerin yürekli diline bırakalım.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006