KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Yaşam & Eğlence > Kim Kimdir?


Kim Kimdir? - Ünlü kişilerin biyografileri burada


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 16.02.10, 04:22
mutfak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Moderatör
 
Kaydolma: 10.09.09
Kadın
Mesajlar: 1.226
Teşekkürler: 50
Üyeye 387 kez teşekkür edildi
Standart F.K. Kulogevski



FK Kulogevski; 1 Temmuz 1864 yılında doğmuş, 21 Aralık 1917'de vefat etmiştir
Babası bir Rus işçisi, annesi ise Alman burjuva ailelerine mensuptur Okula başladıktan kısa süre sonra sanatla ilgilenmeye başlamış, yazılar yazmaya başlamış, hocalarının tüm uyarılarına rağmen bu uğraşından vazgeçmemiştir Ne de olsa o zamanlar sanat yasaklı bir alandır Zekası küçük yaşında öğretmeni tarafından fark edilen Kulogevski, öğretmenlerinin de baskısıyla uzun bir süre eğitimine ağırlık vermiş, çeşitli alanlarda birincilikler elde etmiştir O zaman ki zor şartlarda ailesinin de zoruyla okula devam etmiş, memur olması, hayatını ve ailesini kurtarması istenmiş fakat sanatsal çalışmalarını da gizli olarak yürütmüştür aynı zamanda Kendi tanımıyla " Sanattan kopmak için ölmem gerektiğini fark ettim, ama aynı zamanda tüm devrimleri ve bilimleri de seviyordum, bunlar sanatımın bir parçası oldukça daha çok okumak istediğimi fark ettim Bilim ve sanatın el ele tutuştuğu noktadayım "

Üniversiteyi okumak için ailesinin yanından ayrıldığında Tarkovski sinemasına ilgi duymuş ve bir müddet sinema setlerinde ufak görevlerde, çok az haftalıklarla vakit geçirmiştir Bu sırada okulundan geri kalmasına ve hatta bu yüzden okuldan atılmanın eşiğine gelmesine rağmen üstün başarılarından dolayı okul yönetimi tarafından affedilip, okul tarihindeki tek istisnai kararla okulda kalmıştır Sonunda okuldan birincilikle mezun olmuş ve çeşitli bilim alanlarında ödüller almıştır
Yine Üniversite yıllarında tanıştığı Max Weber kendisini çok etkilemiş, bir süre sosyoloji alanında çalışmalar yürütmüştür Bu sırada yazarın kendi deyimiyle " Sosyoloji, sosyal bir topluluğu anlamlandırmaktan daha çok çevremizde gördüğümüz "tip"leri - burada Weber'in ideal tipine bir alternatif yaratmıştır - sosyal yapıdaki yerlerine göre incelemektir " diye tanımlamıştır Sosyoloji alanında çeşitli kuramlara öncülük eden fikirleri ortaya atmış, Weber tarafından " Eşi bulunmaz bir dost olmasının yanında dünyaya büyük katkılarda bulunan bir sosyolog aynı zamanda " diye tanımlanmıştır O devirdeki sosyologlar tarafından kimi zaman ağır eleştirilere maruz kalsa da o halkı dışarıdan rakamlarla incelemeyi red etmiş, çok sayıda tip yaratarak bilim dünyasına eşi bulunmaz bir kaynak kazandırmıştır
Sosyoloji alanındaki çalışmalarından sonra diğer bilimlerle de ilgilenmiş fakat " Hiçbiri sosyolojiden daha karmaşık değil ve hiçbiri o kadar basit değil " diyerek çalışmalarına ara vermiştir Sosyolog olarak Kulogevski son ve en çok yankı uyandıran çalışmasını henüz 30lu yaşlarındayken yayınlamıştır; " Bir Halkın Tip Eleştirisi "
Henüz 32 yaşında profesör olan ve hala gelmiş geçmiş en genç profesörlerin arasında gösterilen ve bu başarısının sırrını " Sanatın eşsiz düşüncelerinde sosyoloji ancak bir araç olabilir " diyerek özetleyen sanatçı bu son çalışmasının ardından yine kendi en bildiği sulara dönmüştür
Sosyoloji ile birlikte yürüttüğü sanat çalışmalarında da Kulogevski o dönemde önemli işler yapmış, sinemada ilk Kara Film örneklerini sergilemiştir Kendi yazdığı senaryoları para almadan çeşitli yönetmenlere vermiş, yayınlanan filmleri bir kez bile izlemeyerek " Hepsi çöplük " demiştir O filmler zamanında büyük gişe hasılatlarına ve ödüllere kavuşmuş olsalar da hiçbir zaman kendisine ait görmedi onları Sanat ona göre her alanda incelikli ve mükemmel olmalıydı, yazdığı senaryolardan da kendi tabiriyle " Nefret " ederdi, çünkü kendisini yansıtmadıklarını düşünürdüYine kendisinin dediği gibi; " Yazdığım hikayeleri okurken sürekli daha iyisinin arayışında olup değiştiriyorum, mükemmel olmaları için hiç durmadan yazabilirim onları! Ama bunlar film olunca hiçbir şey değiştirilemiyor, oysa benim daha yazmam gereken çok şey vardı"
Daha sonra kendi ilk ve tek filmini çeken sanatçı; " Bir sanatta bu kadar çok benden bağımsız etkenin olması başkalarına muhtaç bir sanatın gereksiz olduğunu göstermiştir " diyerek sinemadan çekilmiştir Geriye senaryosunu yazdığı 4 film ve kendi çektiği 1 film kalmıştır
Sanatçı sosyolojiden tamamen koptuktan sonra bu sefer salt sanatı arama yolculuğuna girmiş, başlarda bir çok akımdan etkilenmesine rağmen kendi ekolünü yaratana kadar eser vermemiştir Sinemadan, daha sosyolog olduğu zamanlarda vazgeçen sanatçı yazın tarzına dönmüştür
İlk eserlerinde yönetimleri ve kapitalist sistemi eleştiren sanatçı kendisine Marksist diyenlere karşı çıkmıştır Komunist ve liberal rejimlerin eleştirilerine ağırlık verip halkı bilinçlendirmeye soyunsa da kendisi " Halkı bilinçlendirmek değil amacımız, halkımızın içinden seslenmek " diyerek yeni bir eleştiri türünü yaratmıştır
İlerleyen dönemlerde daha çok kendi tanımıyla " İnsan sosyolojisine " dönen ve duyguları kelimelerle farklı bir şekilde ifade etmeye çalışan sanatçı, halkçı tutumunun karşılığını almış ve yine halk tarafından çok beğenilmiştir Ağır eleştiriler yönelten yazılarından sonra yayım evlerinin korkmalarından dolayı ilk eserleri yayınlanmamış, halkın iradeli talebi ile sonunda baskıya girmiştir Bu eserlerinden para almayı red eden Kulogevski kendisine düşen payı yine halkıyla paylaşmıştır Bu dönemde yönetim tarafından tepki çeken sanatçı 3 kere göz altına alınıp işkencelere maruz kalmıştır Yine kendisinden alıntılarsak ; " İşkence ruha dahi yapılsa inandığınız şey ruhunuzdan büyükse, emin olun, sadece acıtıyor, bir iğnenin vücuda değmesi kadar" demiştir
Yazdığı yazılardaki olağanüstü anlatım tarzı ve serbest tavrı büyük bir etki yaratmış kendisinden sonraki sanatçılar için yine öncü olmuştur Bu tavrını tanımlamak zor olsa da ana ekseni okuyanların her kelimenin kendi içinde ve dizilişlerinde gizli bir anlam keşfetmelerinde yatmaktadır Çünkü o birilerine ya da birisine değil, kendi yarattığı tiplerin ağzından yazmaktadır Onun için insan üzerine yazı yazılacak kadar büyük bir olgu değil, özünde zavallı bir yaradılış mucizesidir " İnsan zavallı olduğu kadar mükemmel bir yaradılışın örneğidir aynı zamanda Bu ironi bile çok şey anlatır bize, görmek, anlamak gerekir sadece "
Yazar eserlerine 1915'te " Tüm insanlığın ruhu kapitalizmden daha vahşi olurken anlamalarını beklemiyorum, anlasalar bile ya yanlış ya da bensiz anlayacaklardır Böyle bir oluşum acizlerin işidir " diyerek ara vermiştir Son edebi yazını ise; " BBS" olmuş, anlam kısaltması bugün bile açıklığa kavuşmamıştır
Yazarın çocukluk yıllarında yaşadığı zengin-fakir travması sonucunda oldukça sert ama bir o kadar da farklı bir davranış ağı oluşmuştur Kavgacı olduğu kadar insanlarla iletişimi had safhadadır kendisini tanıyan dostları onun için ; " Eğer ki psikoloji diye bir şey varsa, onun varlığını hissettiren Kulogevski'dir O size sözleriyle hiç görmediklerinizi hatta sizi size anlatırken, farkında olmasanız da istediğiniz gibi yönlendirebilir Onun gücü ve büyüsü bunda saklıdır" demişlerdir yazar öldükten sonra ortaya çıkan mektuplarında
Sanatçı da bunun farkındadır; " İnsanlar yönetimi astlarına diktatörlük yapmak sanmaktadırlar - bu o devirde doğrudur - ama ben onlara ast olduklarını hissettirmeden, kanlarında yer alarak istediklerimi yaptırabilirim Yönetim sanatı bunu gerektirir" demiştir
İnsanlarla iletişimi üniversite yıllarına kadar sınırlı olan ve kız arkadaşı bile olmayan yazar üniversiteden sonra "Kendi benliğini uzaklarda bulma" eylemini yaşamıştır
Düzgün fiziği, yakışıklılığı ve konuşmalarıyla nam salmış, o dönemde dolaşan efsaneye göre " Casanova'nın melez hali " olarak adlandırılmıştır halk tarafından Tüm bu sanat ve sosyoloji dönemlerinde bile çapkınlıklar başına iş açmış, çeşitli defalar ahlak davalarından yargılanmış, o ise " Tek suçum kadınları sevmek " demiştir Aynı zamanda tüm davalardan aklanmıştır Kendisi çapkınlığın tanımından kaçınsa da tüm suçu çocukluğunda görmektedir; " Evet kadınları istediğim zaman elde edebiliyorum, bunun suç olması karar vericilerin bizleri kıskanmasından dolayıdır Ama illa bir sebep ararsanız; size beni çocukluğumda yalnız bırakan güzel ve muhteşem kızları gösterebilirim " demiştir
Bilim adamı olarak ise son sözü " Eğer sosyoloji benim kafamdaki algısına yaklaşsaydı daha çok eser vermek isterdim Ama benim ilgimi insanların psikolojilerindeki o farklılık etkilemektedir Eğer ki kendi bilim alanımı yaratabilseydim, bu insanlarla konuşarak onları anlamlandırmak üzerine olurdu"
Kendi düşüncesindeki bilim üzerine bazı notlar edinilmiş olsa da Yazar/Sanatçı/Sosyolog Kulogevski'nin tam olarak nasıl bir bilim alanı tasarladığı bugün bile ayrı bir merak konusudur

Kadınlarla arası her daim iyi olan yazar, zaman zaman sert çıkışlarına rağmen bu çok yönlü hayatında kendini halk dediği kitleye adamıştır Bunun yanında yazarın yine kendi iddiası " İnsanları kısa sürede, sadece yüzlerine bakarak tanıyabiliyorum, onlar da buna şaşırıyorlar, bende şaşırırdım eskiden ama sonra fark ettim ki bu sadece doğa üstü bir yetenek Hepsi bu " demiştir

Yazar uzun süre "ailesinden miras kalan kiralık evde " yaşamış, pek fazla arkadaşlarıyla görüşmemiştir Bu tek göz odada yıllarını geçiren yazar " sigara ile aile kurduğunu " söylemiş, günde 3 paket içtiği sigarayı böyle savunmuştur Yine aynı evde sigaradan oluşan kanser sonucunda hayatını kaybetmiş, bu çok eser veren sosyolog ve sanatçı kişilik, o dönemin Rus Komunist Rejimi tarafından tarihten silinmek istenmiştir Tüm eserleri toplatılmış ve yakılmıştır Bugüne ancak bir kaç yazısı ve lafı kalan Kulogevski hakkında detaylı bilgiler yok edildiği için ancak günümüze ulaşan belgelerle yetinmek zorundayız, Weber'in dediği gibi; " Tarih bunu yapan zihniyeti, böyle büyük bir adamı yok eden yönetimi hiçbir zaman affetmeyecektir! Kulogevski bir gün tekrardan doğacaktır topraklarımıza, yine halkına kavuşmak için!"

Öldükten sonra nereye defnedildiği günümüzde büyük bir sırdır halihazırda
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006