KeLBaYKuŞ Forum

Geri git   KeLBaYKuŞ Forum > Spor > Basketbol


Basketbol - Basketbol hakkında her şey burada!


Cevapla
 
Seçenekler
  #1 (permalink)  
Alt 29.09.09, 16:19
EpiTaph - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ergen Baykuş
 
Kaydolma: 31.08.09
Erkek
Mesajlar: 445
Teşekkürler: 180
Üyeye 53 kez teşekkür edildi
Arrow M.Murathanoğlu: Galibiyet Purosu

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


2004 yılında sağ olsun Larry Brown bizi “The Human Victory Cigar” deyimiyle tanıştırdı. Detroit Pistons NBA şampiyonluğuna koşarken, 2003 NBA Draftinde sadece ve sadece LeBron James’in ardından, Carmelo Anthony, Dwyane Wade ve Chris Bosh gibi isimlerin önünde ikinci sırada seçilen Sırp uzun Darko Milicic’i oynatmamakta direnen ünlü coach, bu oyuncuyu ancak maç % 100 kazanıldığında oyuna alıyordu. Bu da genelde, farkın 20’leri bulduğu maçların son dakikası anlamına geliyordu. Bu sebepten Detroit seyircisi, ve medyası Milicic’in oyuna girmesini, galibiyetin garantilenmiş olmasıyla aynı anlamı taşıdığını belirtti. İşi bir adım daha öteye götürerek, Boston Celtics’in efsane coach’u Red Auerbach’ın galibiyet garanti olduğunda yaktığı kocaman purosuyla özleştirdi ve ortaya “The Human Victory Cigar” deyimi çıktı. Milicic de NBA tarihine “İnsan Zafer Purosu” olarak geçti.

Polonya’da ki Avrupa Şampiyonasına izlerken, Milicic gibi puro görevi yapan başka bir oyuncuda benim dikkatimi çekti. Avrupa Şampiyonu İspanya’da görev yapan 1988 doğumlu Victor Claver ancak ve ancak İspanya’nın galibiyeti garanti olduğunda oyuna giriyordu. Claver yedi maçta forma giyerken, tüm şampiyona da toplam 39 dakika süre aldı. Ondan sonra en az süre alan takım arkadaşı ise neredeyse ondan iki misli daha fazla oynamıştı. İspanya’nın 12 Dev Adam karşısında aldığı mağlubiyetten sonra şampiyonluk maçı dahil geri kalan beş maçı ortalama 19. sayı ile kazandığını düşünürsek, Claver’in gerçek bir “Human Victory Cigar” adayı olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Böyle bir ortamda bile aldığı süre; “garbage time” denilen, kişisel istatiskleri düzeltme zamanı için bile zayıf kalır.

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


Burada amacım Claver ile dalga geçmek falan değil. Onu küçük düşürmek ise hiç değil. Sonuçta bu genç oyuncu son NBA Draftinde Portland Trail Blazers tarafından ilk turda seçilmiş birisi. Blazers’ın İspanyol oyunculara olan merakını biliyorsanız, veya geçmişte Nikoloz Tskitishvili, Frederic Weis, Jerome Moiso, Yaroslav Korolev, Vitaly Potapenko hatta bizim Mirsad’ımız gibi bir çok uluslararası oyuncu ilk turda, hem de Claver’den çok daha yukarılarda seçilmişti de ne oldu diyebilirsiniz. Bu konuda yerden göğe kadar da haklı olursunuz, çünkü NBA yetkilileri geçmişte çok sayıda seçme hakkını boşa harcamıştır. Yani Claver’in ilk turda seçilmiş olması, onun kariyerinde önemli yerlere gelecek garantisini beraberinde getirmez. Claver örneğini özellikle seçtim. Sebebine gelince;

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


Çok sayıda genç oyuncumuz saman alevi gibi parlayıp kayboluyorlar. 75 milyon insan olmamıza rağmen, 3-4 milyonluk ülkeler kadar yıldız veya süper yıldız basketbolcu yetiştiremiyoruz. Bu gerçek belki sadece basketbol için geçerli değil, ama diğer sporlar beni ilgilendirmediği için basketbolla sınırlı kalacağız. Bizim 1988 doğumlu Barış Hersek adında bir yıldız adayımız var. Barış ile ilgili çok sayıda NBA takımı bana görüş almak için başvurdu. Barış ile Claver iyi bir mukayese, çünkü ikisi de 2.07 metre boyunda, ikisi de 21 yaşında, ikisi de alt yapılarda çok kez Milli formayı giymiş, ikisi de alt yapıya önem veren takımlarına alt yapısında yetişmiş (Efes Pilsen ve Pamesa Valencia), ikisi de belki 3-4 gibi yetiştirileceklerine, 4-5 gibi yetiştirilmişler. İkisi de çok önemli fiziki avantajlara sahipler, ancak ikisinin de pişmiş oyuncu konumuna gelmesi için daha çok fırın ekmek yemesi gerektiği de çok net görünüyor. İkisi de ülkelerinin gelecekleri açısından o kadar önemli değerlerki, böyle bir şampiyona için kadroya alınıyorlar, sırf o atmosferi tanısınlar, ileride onları nelerin beklediklerini görsünler diye. Bu yazdıklarıma itiraz edecek birisinin olduğunu sanmıyorum. Mukayese edilecek iki oyuncu bu kadar birbirine benzer özelliklere sahip olabilirler. Barış bir de inanılmaz bir fırsat yakalıyor ve böyle bir şampiyonada, hem de öyle ilk turlarda falan değil, ağırlığı çeyrek final maçlarının ötesi olmak üzere toplam 76 dakika süre alıyor.

Bakın mukayeseyi bir adım daha öteye götürelim. Barış Hersek 2008 yılındaki Under 20 yaş Avrupa Şampiyonasında 14.4 sayı ve 6.6 ribaunt ortlamasıyla oynuyor, Victor Claver aynı turnuvayı 15.6 sayı ve 5.3 ribaunt ortalamsıyla tamamlıyor. 2006 yılındaki Under 18 yaş Avrupa Şampiyonasında Barış 11.5 sayı ve 6.9 ribaunt ortalamalrını yakalıyor, Claver ise 14.4 sayı ve 6.4 ribaunt. 2004 yılındaki Under 16 yaş Avrupa Şampiyonasında Barış 16.3 sayı ve 10.0 ribauntluk bir performans sergilerken, Victor 8.0 sayı ve 5.5 ribaunt ortalamalarını elde ediyor. Barış ve Victor üç aşağı beş yukarı aynı çizgideler. İspanya’nın Victor’a bakış açısı ve beklentileri neyse, bizimde Barış’dan aynı diyebiliriz.

Niye oyuncular yetişmiyor, niye yatırım yapılan oyuncular kaybolup gidiyor diye basınımız hep yazar, çizer. Barış Hersek konusunda görünen o ki, Türkiye Basketbol Federasyonu elinden gelebilecek herşeyi yapmıştır. Bu çocuk 21 yaşına gelmeden yaklaşık 100 kez Milli olmuş. A Milli Takıma belki hak etmeden de olsa alınmış, süre almış, sorumluluk almış, Hido’suyla, Ersan’ıyla yan yana oynamış. Son Avrupa Şampiyonu Rusya’ya karşı 24, NBA oyuncuları ve adaylarıyla dolu Fransa’ya karşı 24 dakika süre almış. Bundan sonra Barış Hersek’in gideceği yeri artık kendisi ve menajeri belirleyecek. Barış çok çalışacak, özveride bulunacak, eksiklerini gidermek için hedef koyacak, ve basketbolda sadece para kazanmayı değil aynı zamanda olabileceğinin en iyisi olmasının önemli olduğunu benimseyecekse, çok başarılı olabilir çünkü bu oyuncumuzun tavan yapması için tüm alt yapı verilmiş. Tabii Barış’ı önümüzdeki bir kaç yıl izlerken, bir
gözümüz de Victor’da olacak. Victor’un da işi kolay değil. Galibiyet purosu haline getirilmenin psikolojik baskısından belki de Milicic hiç kurtulamadı. Bazı zorlukları aşamadığı için olabileceği oyuncu olmaktan çok ötelerde kaldı. Aynı sıkıntıları Claver de yaşayabilir. Tabii bu gelişmede oyuncunun tutumu, karakteri, özel hayat düzeni kadar ona en yakın olan kişi olarak seçtiği menajerinin de katkısı çok önemli. Hatta ülkemizde belki en önemlisi. Claver menajerlik şirketi olarak Wasserman Media’yı seçmiş. Menajeri olarak da Warren LeGarie görünüyor. LeGarie NBA’de bir çok genel menajerin (John Nash, Kiki Vandeweghe, Ed Stefanski akılma gelen ilk isimler) ve bir çok coach’un (Mike Dunleavy, Mike D’Antoni, George Karl, Lionel Hollins, Del Harris, Mike Brown gibi bir çok), artı bir çok asistanından danışmanlığını yapıyor. LeGarie genç oyuncuyu ikna ettiği takdirde, üst seviye destek getirerek, onun eksileri neyse onları gidermek için özel hocalar tutabilir. Elinde çünkü o kadar geniş bir yelpaze var ki, bu konuda destek ayarlaması sorun olmaz. Yumurta kırmadan omleti güzel yapmak çok zor olur.

O kadar çok genç oyuncumuz kaybolup gitti ki, böyle bir mukayesenin gerektiğini düşündüm. Bakalım bu iki oyuncu 24-25 yaşlarına geldiğinde ne durumdalar? Umarım Barış Hersek herkesin beklediği yerlere gelir, kendisine yapılan yatırımın karşılığını verir, ve Milli formatı uzun yıllar sırtından çıkarmaz. Claver’in İspanyol düzeninde, mevcut menajerleri ile bir daha gördüğümüzde bize Milicic’i veya puroyu hatırlatacağını pek sanmıyorum. Ancak zaman herşeyi gözterecek. Barış Hersek mi? Victor Claver mi? Başarılar diliyorum sevgili Barış.

basketbolseverler
Alıntı ile Cevapla
Sponsor
Cevapla






© 2013 KeLBaYKuŞ Forum | AtEsH
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2024 - Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Açılış Tarihi: 29.08.2006